Çarşamba, Ocak 20

'What is that?'




Dün gece,finallerin getirdiği sıkıntılar ve ev özleminin yarattığı yarasa tarzı yaşam biçiminin sonucu bloglar arasında gezinirken 'mothandmoth' adlı blogda denk geldiğim kısa filmi paylaşıyorum sizlerle.İlginç ve kaliteli bi içeriğe sahip olan bu blogu ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Kısa filmler çoğu zaman uzun uzun çekilmiş filmlerden çok daha fazla duygu yükleyebiliyor insana. Yunan yönetmen Constantin Pilavios'un 2007' de yönettiği ve 30. Yunanistan Kısa Film Festivali'nde gösterilen bu film, bir baba ile oğlun arasında geçen kısa diyalog yolu ile ne kadar çok şey anlatıyor bizlere.

Seyretmekle yetinmek istemeyenler için hikaye şöyle;

Baba ve oğul evlerinin bahçesinde bir bankta oturuyorlardı. Oturdukları bankın karşısındaki bitkinin dalına bir serçe kondu. Baba gazete okuyan oğluna, “
bu nedir?” diye sordu. Oğlu “bu bir serçe” diyerek cevap verdi ve gazetesini okumaya devam etti. Babası hala aynı yerde duran serçeye bakarak tekrar “bu nedir?” diye sordu. Oğlu, “baba sana söyledim ya bu bir serçe” dedi. Kuş hareketlendi ve uçarak yakınlarındaki çimlerin arasında bir yere kondu. Babası yer değiştiren kuşa bakarak oğluna tekrar “bu nedir?” diye sordu. Oğlu sinirli bir halde “serçe baba, bu bir serçe, ser-çe” dedi. Oğlunun sinirlendiğini gören baba tekrar “bu nedir?” dedi. Oğlu bağırarak “Bunu neden yapıyorsun? Sana kaç defa söyledim; bu bir serçe. Anlamadın mı?” diye çok sinirli bir şekilde cevap verdi. Buna üzülen babası yerinden kalkarak eve doğru yöneldi. Oğlu ardından “nereye gidiyorsun?” diye sordu. Babası eliyle oğluna oturup beklemesini işaret etti. Oğlu elindeki gazeteyi yere atmış üzgün bir şekilde bankta oturuyordu. Babası kısa bir süre sonra elinde bir defter ile geri dönerek yanına oturdu ve defteri ona uzatarak gösterdiği yeri okumasını işaret etti. “Sesli oku” dedi. Oğlu defterde yazanları okumaya başladı. “Bugün küçük oğlumla parktaki bankta otururken bir serçe geldi ve önümüze kondu. Oğlum bana 21 kez “bu nedir?” diye sordu. 21 kez sorduğunda da ne olduğunu cevapladım. “Bu bir serçe” dedim. Her seferinde aynı soruyu sorduğunda ben de ona her seferinde sarılarak cevap verdim. Tekrar ve tekrar… Hiç sinirlenmeden, usanmadan ve severek cevapladım küçük oğlumun sorusunu…

2 yorum:

salim efendi dedi ki...

etkileyiciliği duygusallıkla sağlamak kolay oluyor. yanlış anlaşılmak istemem, bu hikaye on numara, züper bi şey. fakat demek istediğim, duygusallıktan başka insanları etkilemenin bir yolu var mı sinemada ?

MuL€ dedi ki...

görsel efektler belki? duygusal olarak etkilemenin dışında izleyenlerin sürekli merak,endişe içinde izleyeceği bir korku filmi yada heyecanı yüksek seviyede tutacak sahneler içeren bir aksiyon filmi..elbette duygusallıkla etkilemek daha kolay zaten millet olarak her daim buna müsaitiz ancak bunun dışında da pek çok şekilde etkilenmenin yollarının olduğuna inanıyorum elbet..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...