Salı, Ağustos 31

Arda Turan & Atletico Madrid

Transferin son gününe girilirken Zvezdan Misimoviç kadroya katılmış.Derken bir son dakika gelişmesi kıvamında Atletico Madrid şekilde görüldüğü üzere 3 yıllık bir ödeme planıyla 11m€ gibi bence geçtiğimiz sezonun ikinci yarısından bu yana formunda düşüş yaşayan Arda Turan için gayet iyi bir bedel sunuyor.Galatasaray yönetimi Arda Turan'ın da isteğinın Türkiye'de kalmak olduğunu belirterek teklifi reddettiklerini ifade ediyorlar.Bunu da Atletico'nun teklifinin bir kopyasını bildirgede yayınlayarak yapmışlar.

Misimoviç'e ödenecek 7m€ Galatasaray'ın teklifinde 3 yıla yayılmıştı sanırım ancak Wolfsburg 4.5'u şimdi kalanı da birkaç ay sonra olsun istemişti şeklinde yansımıştı görüşmeler.Nasıl anlaşıldı bilmiyorum ancak umarım Galatasaray ilerde bu teklifi reddettiği için pişman olmaz.Teklifi reddediş biçimleri bir zamanlar Kayserispor'un Topuz ve Ünal'ı satmıyoruz kampanyasına benzettim açıkçası.Atletico'nun teklifini de neden ortaya koymuşlar anlamadım.Her yönüyle epey enteresan bir olay bence.

Joseph Yobo Fenerbahçe'de!

Türk futbolu uzun yıllardır en yoğun transfer dönemlerinden birini yaşıyor desek yanlış olmaz.Transferin son saatleri de buna paralel olarak yoğun geçeceğe benziyor.Dün gece Galatasaray'ın Insua ve Misimoviç'i İstanbul'a getirmesinin ardından bugün İngiliz basınında Yobo-Fenerbahçe ve R.Keane-Beşiktaş haberleri vardı.Ve azönce Everton resmi sitesinden gelen açıklama Fenerbahçe'nin Yobo'yu önümüzdeki yaz satış opsiyonlu olarak 1 yıllığına kiraladığını duyurdu.

Fenerbahçe adına konuşmak gerekirse son yılların bence tartışmasız en verimli ve doğru yapılmış transferleri ile geçen bir dönem izledik.Stoch ve Dia gibi iki yetenekli ve gelecek vaad eden genç oyuncunun yanısıra Niang gibi kalitesini ilk maçtan hissettiren ve Manisa maçındaki golleriyle uyum sağlamaya başladığını gösteren bir isimden sonra takımın en çok eleştirilen iki bölgesi Bilica yerine bir stoper takviyesi daha yapıldı.Ve bu isim bana göre çok doğru bi isim,şöyle ki...

Joseph Yobo 2002 yılında Arsenal ve Juventus tekliflerini reddederek Everton kulübü ile anlaşmış.8 sezonda 220'nin üstünde maça çıktı ve ilk(23) ile son(26) sezonu hariç 30 un altında maç oynamışlığı yok.Yobo çevik olduğu kadar kuvvetli bir oyuncuda.Baskı altında dahi topu oyuna sokmakta sıkıntı yaşamıyor.Kafa toplarında olduğu kadar markaj ve topa müdahale konusunda da oldukça başarılı bir isim.2008 yılında kardeşinin kaçırılması gibi olaylar dahi kafasını futbola vermekten alıkoymamış kendisini ki mental olarak da güçlü bir profesyonel olduğunu gösteriyor.8 sezonda yalnız bir kez sakatlık yaşamış o da sezon hazırlığı ve açılışını kaçırmasına neden olmuş ancak sahaya döndüğü ilk maçla birlikte hızla toparlanmayı da başarabilmiş bir isim.

Yıllardır FM oynuyorum Chelsea,ManU,Real gibi takımları aldığımda bile stoper ihtiyacım olduğu zamanlarda kendisini düşünmeden alır oynatırdım.Hatta bir serisinde Yobo'yu hep ManU satın alırdı oyunda.2006'da olabilir.

Yönetimi ve Aykut Kocaman'ı kutlamak gerekir.Bizlerin Bilicaaaa! diye haykırışlarımızı görmezden gelmediler ve bence çok doğru bir isimle o bölgeye takviye yaptılar.Ki Yobo stoper mevkii haricinde gerekli olduğunda sağ bek ve hatta defansif orta saha olarak da oynayabiliyor.Ne zaman takıma katılacağını bilmiyorum ancak milli takım arasında takıma uyum süreci de başlarsa kısa sürede takım savunmasına büyük katkı sağlayabileceğine inanıyorum.





NOT:Ah bir de Baroni'nin yerine birini bulaydınız.

Cuma, Ağustos 27

Fenerbahçe:1 - Paok:1 {Şuur Kaybı}


Adeline Vieirinha.Paok'un 24 yaşındaki 20 forma numaralı oyuncusu 1.73 boyunda.

Fabio Bilica.Fenerbahçe'nin 31 yaşındaki stoperi 1.87 boyunda.

Diego Lugano 28 yaşında Uruguay milli takım kaptanı.47 milli maça çıkmış.

Yeri geldiğinde galibiyet uğruna her yol mübahtır düşüncesi altında türlü şaklabanlıklarını görebildiğiniz Bilica(bkz.topu uzaklaştırma rövaşetaları,rakibin üzerine çıkmalar,penaltı noktası kazıma vs) uzatmaların ilk yarısının sonuna doğru Paok takımının yükselttiği topta kendinden 14 cm kısa Vieirinha'nın topu Muslimoviç'e indirmesini arkasında durarak izliyor.Hiçbir müdahalesi yok.

Diego Lugano takımının 1 gol yemesi halinde 3 tane atması gerektiğinin farkında değil gibi.Orta sahada sadece Emre'nin kendinin parçalaması ile oluşturulmaya çalışılan direncin sonucunda hasbelkader bir gol bulmuşuz,maç uzatmalara gitmiş,yenilecek golün telafisi yok ancak o tecribeli Lugano'nun;Muslimoviç topu aldığında bulunduğum mekanda maçı izleyen herkesin indir şunu! çek düşsün! düşüncelerini taşımamasını beklemezsiniz değil mi?

Dün akşam Emre,Gökhan Gönül,Stoch,Niang,Topuz dışındaki oyuncuların bu örnekte bahsettiğim konsantrasyon yada şuur eksikliğini yaşamış olmaları aslında gecenin özeti.

Taraftarların maçı izlerken yaşadıkları stresin yanısıra elenmenin beklentilerde yarattığı yıkım söylenecek söz bırakmıyor.Çünkü söylenmesi gerekenleri geçen Mayıs ayından beri defalarca söyledik.Baroni'yi yeterli gören,Bilica'ya tahammül eden,tüm saçmalıklarına rağmen güvenen,Selçuk'u yıllardır kornerlerden kafayla ve uzaktan şutlarla attığı ender derbi golleri yüzünden yeterli bir alternatif olarak gören yönetimin şuursuzluğu sahadaki oyunculardan daha ciddi boyutta gibi.

Evet Fenerbahçe değişiyor.Dün maç başındaki baskı 2 pozisyon getirdi.1-0 dan sonra tek kale oynadı Fenerbahçe,ne zaman Emre çıktı iş bitti.Kalemize yaklaşan her topta endişe duyar olduk.Sabırla pas yapma isteği,özellikle Stoch'un izlemesi keyif veren 'yürü be oğlum' dedirten oyunu,Topuz'ın sınırlı teknik kapasitesine rağmen G.Gönül ile sağ kanatta yarattığı mücadele dolu etkinlik,Niang'ın yalnız kalarak sürekli ceza sahası dışına çıkıp top almaya çalışmasına rağmen çalışkanlığı güzel değişimler ancak bunlar malsef yetmiyor.Ve biz o sabrı her döneminde göstermiş olsak da takımın kaybettikleri çok ciddi boyutlara ulaşıyor.
'
Belki böylesi daha hayırlı bu sezon için.'Lige dönmek' tabiri ciddiye alınır tam konsantre şekilde hazırlanılırsa Aykut hoca ile başlayan bu değişim/gelişim süreci daha kolay olabilir.Seneye daha iyi olacaksa varsın olmasın Uefa ligi,feda olsun.Eğer aylardır görülmeyen stoper alternatifsizliği ve etkili bir defansif orta saha oyuncusu eksikliğinin giderilmesine neden olacaksa bu elenme varsın elenelim.

Bir kısa paragraf da Alex için açalım.Yaptığı işlere saygım sonsuz.Her zaman da öyle olacak,30 sene sonra Alex dendiğinde aklıma onlarca yüzlerce enstantane gelecek.Ama 2 yıla yakın zamandır Alex bildiğimiz Alex'ten uzak bu gerçekten bahsetmek gerek.Tamam bende istiyorum sahada olsun,90 dakika koşmasın,etliye sütlüye karışmasın ama maç sıkıştığında bi frikik vursun bi pas atsın ayakta alkışlıyım.Ama artık onlar da yok.Önüne aldığı topu yanındaki adam yetişecek diye tedirgin olup sürmesi gerektiği yerde acele edip şut çeken bir Alex vardı akşam.Eskiden rakip oyuncu omuz attığı halde ayakta kalıp devam edecek güçteki Alex'i göremiyoruz uzun zamandır.Cepheden frikikleri geçtim çaprazdan kullandıklarında bile iyi keser şimdi Lugano çaktı mı kafayı! derken artık heyecanlanamıyorum bile.Bilmiyorum.Ya cidden Aykut hocanın düşünceleriyle çelişmesinden dolaylı mental sıkıntılardan yada artık kariyerinin sonuna gelmesinden fiziksel sıkıntıları var Alex'in.

Paok taraftarının çirkefliğini görmezden gelemediğim kadar maçta PKK bayrağı açan,her türlü pisliği yapan bu takımla kendini kardeş adayan,ülke sınırında kendilerini karşılayan Beşiktaş taraftarını kınamaktan başka bişey yapamıyorum.Maç sonunda kameramanlara saldıran demir sopalar fırlatan Paok taraftarına yanıbaşlarında duran polislerin okadar aciz kalmasını da anlamış değilim.Bürokratik sebeplerden mi artık ne sebeptense adamlar ellerini kollarını sallayarak istedikleri gibi davrandılar.



2010 Uefa Avrupa Ligi Grupları


Türkiye'nin uzun yıllardır yaşamadığı bir tür kara geceyi dün gece 4 takımımızın 3'ünün Uefa Play-off turundan elenmesi ile yaşamıştı.Trabzonspor her nekadar kendisinden repütasyon ve kadro kalitesi olarak daha güçlü bir rakibe elenmiş olsa da biraz daha dikkatli olsaydı onlar da eleyebilirdi.Ancak Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kendilerinden çok daha zayıf rakiplere elenmiş olmalarının bir bahanesi yok.

2010 yılında ülkemizi Uefa Avrupa Ligi'nde temsil edecek tek takım Beşiktaş L Grubu'nda Porto,Cska Sofya ve Rapid Wien oldu.

Porto hemen hemen hepsi Şampiyonlar Ligi takımı ayarında olan kulüplerin arasında düşünüldüğü zaman bir Portekiz takımı olarak Sporting Lizbon tercihim olurdu benim.Porto deplasmanı çok zorlu bir deplasman.ManU,Arsenal,Liverpool gibi takımların dahi sıkıntı yaşadığını düşünürsek Portekiz deplasmanı Beşiktaş'ın tam konsantre bir şekilde hazırlanması gereken bir mücadele olacak.İnönü'de ise Bjk taraftar desteğini de arkasına alarak Porto'yu mağlup etmesini bilmeli.Quaresma'nın yıldızının parladığı takımla tekrar karşılaşacak olması futbolun güzelliği.Onun vereceği bilgiler de takım için önemli olacaktır şüphesiz.

Cska Sofya ile Beşiktaş 4 sezon önce Uefa ilk turunda eşlemiş,ilk maçı İnönü'de 2-0 kazanırken rövanşta normal süreyi aynı skorla mağlup kapatmış ancak uzatmada attığı 2 golle turu atlayan taraf olmuştu.

Rapid Wien gruplara Aston Villa'yla evinde 1-1 kaldıktan sonra İngiltere'de 3-2 mağlup ederek kaldı.

Porto'nun ciddiyeti ortada.Diğer iki takım da küçümsenmemeli.Özellikle Cska evinde iyi maçlar çıkarmaya çalışıyor.Rapid Wien deplasmanında gurbetçilerin desteği de Beşiktaş'ın avantajı olur.Beşiktaş bu kadrosuyla Porto ile ilk 2 mücadelesi yapacak güçte.

Perşembe, Ağustos 26

2010 Şampiyonlar Ligi Grupları


Şampiyonlar Ligi'nde kuralar çekildi;temsilcimiz Bursaspor C Grubu'nda Manchester United,Valencia ve Glasgow Rangers ile eşleşti.Ben twitter'da yaptığım tahminlerde Bayern-Roma-Rangers demiştim.Bayern ve Roma Bursa ile olmasada aynı grupta yer aldılar Rangers ise Bursaspor ile eşleşti.Zor bir kura olduğunu söylemek gerek.Valencia Villa'nın ayrılmasının ardından bir değişim geçiriyor ancak onlardan puan almak güç olur.ManU karşısında Fenerbahçe yada Beşiktaş gibi bir şans yakalamazsa Bursaspor'un İngilizlerden de puan alması kağıt üstünde zor.Glasgow Rangers Bursaspor'un baş edebileceği bir ekip bence.İskoçya ligini az çok takip ederim ligde daha zayıf takımlara karşı çok aciz düştüklerini gördüm ancak burası Şampiyonlar Ligi.Herşeye rağmen Bursaspor'a başarılar diliyorum.

Salı, Ağustos 24

Trabzonspor:3 - Fenerbahçe:2

Fenerbahçe'de değişim devam ediyor.Bu değişimin etkileri her maçta farklı oluyor.Dün akşam da Kocaman'ın Alex ve Stoch'u yedek bırakması maçın sonucunu etkileyen sebeplerden ilkiydi belkide.

Semih-Niang gibi uzun süredir özlenen ikili forveti 11'inde bulunduran takım bence maç boyu iyi bir performans sergileyen Mert'in herhangi bir hatasının olmadığı 2 gol ve sonrasına kadar tabiri caizse iki pas üst üste yapmakta zorlandı.Tabi bunda Trabzonspor'un 4'lü gibi gözüken ortasahasında aslında asıl yükü çeken Ceyhun-Selçuk-Colman 3'lüsünün mücadeleci güçleri ve en azından Baroni'ye nazaran daha verimli oynuyor olmaları da etkiliydi.

Sağ bekte Serkan Balcı en iyi maçlarından birini oynadı.Keza önündeki Yattara ikinci golü Santos'un maç boyunca kendisini unutmasından faydalanarak buldu.Özer'in sol yada sağ farketmez kanatta verimsiz oynadığını geçen sezon da yazmıştım dün de Aykut hocanın Paok rövanş maçını düşünerek yedek başlatması Fenerbahçe sol kanadının işlememsine neden oldu.Özer 2.golden sonra Semih'in çıkıp Stoch'un girmesi ve sol kanada geçmesiyle Alex mevkisine kayınca daha etkili oldu forvet arkasında.Ancak basit oynaması gereken yerlerde bazen yanlış bazen de zor tercihlerde bulunması dünkü maçta sırıtmasına neden oldu.

Aykut hoca Alex'siz Semih-Niang ikilisi düşünecek gibi.Çünkü Stoch-Dia-Niang ve gerideki alternatifsiz Lugano-Bilica-Santos hattı ile yabancı hakkı doluyor.Duruma göre Stoch yada Dia'nın yerine Özer-Topuz kullanıldığında Alex'in de bulunduğu bir şablon mümkün olabilir ancak.Fakat dün takımın pas yapmakta ve baskılı oynuyormuş gibi gözüktüğü anlarda bile pozisyon bulmakta sıkıntı çektiği düşünüldüğünde Alex-Özer tercihinin geciktiği bariz ortada.

Trabzonspor'da en çok aksayan isim Cale'ydi.Önündeki Alanzinho'da çoğu zaman topu alarak içe katettiği için geriye dönmekte sıkıntı yaşadı.Mehmet Topuz iki benzer pozisyonun birini es geçmese ikinci yarı daha farklı bir maç izleyebilirdik.Keza Trabzonspor'da ikinci yarıda Yattara ve Teofilo ile bulduğu pozisyonları Guiza'nın kulağını çınlatmamıza neden olacak şekilde kaçırmasa fark olurdu.

Fenerbahçe'de Niang'ın 1,5 maçlık performansına bakılarak iyi bir transfer olduğunu söylemek gerek.Dün de çoğunlukla Egemen'e karşı fiziki olarak da üstündü.Neredeyse tüm hava toplarını aldı Egemen'den.Topu indirip daha sonra dönerek rakibini geçmekte de başarılı.

Aynı şekilde bariz olan başka bir konu da artık Baroni'nin bu takımda oynayacak 'yabancı' kontenjanında yer alıp beklentileri karşılayabilecek yeterliliğe sahip bir isim olmadığı.Bilica'dan adam olur ama bu Baroni'den olmaz artık.Görünen o ki şu kalan 1 haftada bir mucize olmazsa Aykut hoca kendi beğenip aldırdığı oyuncusunun yerine bir isim düşünmeyecek.Bize de 1 sezon daha ya sabır çekmek gerekecek.Selçuk'un da dün oyuna girdikten sonra uzun süredir oynadığı en kısır oyunlarından birini sergilemesi ortasahada bu sezonda Emre'ye bağlayacağız umutları demektir.

Fenerbahçe'de sıkıntılar var evet ancak durum çok da karanlık değil.Bir değişim yaşandığı gerçek ve buna sabır göstermekten başka yapılacak bişey yok şu an.Bu dönemin çabuk atlatılması açısından önemli bir engel olabilir Paok rövanşı.Aksi durumda sıkıntıların bir süre daha devam etmesi de muhtemel.Dileğim Perşembe akşamı tüm takımlarımız için iyi sonuçlar aldığımız maçların oynanması.


Çarşamba, Ağustos 18

Bahis sezonu açıldı!


Gün ortasında 2-3 saat bi kaç işi halletmek için dışardan bitap düşmüş halde eve dönmüştüm ve iftar arefesinde yine başka işleri halletmek için çıkmak üzereyken yarım saatlik bi araştırmanın ardından sezonun ilk ciddi bahis kuponunu yapmış olduk.Beşiktaş ve Zenit'e güvendik Dinamo-Kiev-Ajax mücadelesi ise skorları kontrol ettiğimde oynanan playoff maçları arasında hala gol olmayan tek maçtı 55.dakika itibariyle.Sonrasında Kiev'in gördüğü kırmızı kartın arkasından Ajax golü bulunca Kiev'in 10 kişi de olsa gol atmak için yükleneceğini ve Ajax savunmaya çekilsede tipik Hollanda ligi alışkanlıklarından dolayı golü görürler kalelerinde yada kontradan atarlar diye düşündüm.Kiev beklediğim golü 10 dk kadar sonra attı.Ve böylelikle sezonun ilk bahis kuponu tutmuş oldu.Umarım devamı gelir,tüm bahisçilerin şansı bol olsun!

Pazartesi, Ağustos 16

Fenerbahçe:4-Antalyaspor:0

Sezonun ilk maçı öncesi YB maçlarında sergilenen kötü performans,Aykut Kocaman-Alex arasında basına yansıyan gerginlik,taraftarın aklında dolanmaya başlayan tilkiler ve geciken forvet transferi sonrası böylesi bir başlangıç ancak rüya olabilirdi.Öyle de oldu.Gerçekleşen bir rüyaydı dün akşamki skor.

Hafta boyunca geçtiğimiz yıl Loran Vayloyan'ın sesine alışık olduğumuz Fenerbahçe ile ilgili gelişmeleri Ntvspor'un yeni muhabiri Aykut Yıldırım'ın ağzından duyduk.Ve Antalyaspor maçları ile ilgili bağlantıların hepsinde Fenerbahçe'nin Antalyaspor maçına çok daha istekli çıkmasını beklediğini söylemişti.Ayrıca paf takımının 6-0 mağlup edildiği maçta Gökhan Ünal'ın hat-trick yapmasına rağmen Semih'in daha formda gözüktüğünü ve Antalya maçında Semih'in oynayacağı haberleri vardı.

Semih'in Alex ile aynı dili konuştuğunu Alex'in ağzından da defalarca duymuştuk.Gökhan Ünal tercih edilseydi eminim Alex ile aynı iletişimi kuramayacaktı sahada.Stoch'un diğer maçlara nazaran top rakipteyken Santos'un yardımına gelmesi pozitif bir gelişmeydi.Gökhan Gönül sakatlığından sonra daha toparlanmış gözüktü.Sahanın Semih ve Alex'le birlikte en verimli ismiydi.Santos hala kilolu.İkinci yarıda bir pozisyonda Necati'den sanırım yediği bir çalımda olduğu yerde kaldı dönemedi.Volkan'ın sakatlığı kötü oldu Mert'in fiziği gerçekten iyi ve Kayseri'ye gönderilen Babacan'dan daha çok güven verdiği kesin.İkinci yarının başında daha maça ısınmadan yaptığı kurtartış önemliydi.Gönül'ün yanısıra Lugano'nun da defansta yer alması çok önemli ancak bu Bilica'nın hala patlamaya hazır bomba olduğu gerçeğini değiştirmiyor.Baroni diğer maçlara göre daha hareketli gözüktü bana.Mehmet Topuz'u da beğendim.Bu takımda ben de varım mesajı verdi resmen.Baroni ile ikisnin hücuma çıkıp gol araması da olumlu işlerdi.Bu tür gelişmelerin arkasının gelmesi lazım.

Antalyaspor takımının ilk yarıda amatör bir takım gibi gözüktüğü doğru ancak bunun sebepleri var ve bence bunda Mehmet Özdilek'in de suçu var.Bilemiyorum belki de defansın tamamen yeni oyunculardan oluşması nedeniyle aslında daha hücumcu bir karakterle sahada yer almayı düşünebileceği yerde daha defansif bir takım sahaya sürdü.Ligin ilk maçında Saracoğlu'nda ancak seyircisiz bir maçta ve bukadar sıkıntılı bir döneminde Fenerbahçe'yi köşeye sıkıştırmak mümkün olurdu.Özdilek de bunu istemiştir muhtemelen ancak Alex-Semih aradığı boşlukları bulup Fenerbahçe farkı arttırınca Şifo'ya maç sonunda ''ne olduğunu anlamadan 4 oldu'' demek kaldı.

İkinci yarıya kaybedecek birşeyi olmadığı düşüncesiyle 3 değişiklikle başlayan Antalyaspor daha diri gözüktü ama bunda Fenerbahçe'li oyuncuların oyunu rölantiye almasının ve Alex'in oyundan çıkmasının da etkisi oldu.

Fenerbahçe sezona beklediğinden iyi bir başlangıç yapmış oldu.Şimdi 10 gün içinde oynanacak 2 Paok ve Trabzonspor maçı var.Bu arada Niang transferi sonunda gerçekleşti ve şimdiden Trabzon maçında kim oynayacak tartışması yapılıyor.Doğru olan kesinlikle Semih'in ilk 11 başlamasıdır.Trabzon maçında yaşanacak bir puan kaybında şüphesiz neden Niang tercih edilmedi tartışması yapılacak ancak formda bir Semih'in;ligin,Trabzon'un havasını bilmeyen,takımla sahadaki iletişimini yeni yeni kurmaya başlayan bir Niang'a tercih edilmesi kadar normal bişey yoktur.

Dünkü istekli ve mücadele dolu oyun önümüzdeki 3 maçta da sergilenirse iyi sonuçlar alınacağına inanıyorum.Hazırlık ve YB maçları sonrası dün izlediğimiz Fenerbahçe'nin tek paslarda sağladığı yüksek yüzde ve ritm,topu ters kanatlara çevirerek rakibin dengesini bozmaktaki başarısı izlerken zevk veriyordu.

Son olarak da yönetimin Bilica'nın yerine şu an yapılacak en güzel transferlerinden biri olabilecek Gallas'ı yalanlayarak gidip Robinho ile ilgilenmesini ve bunu uzun zamandır yapıyor oluşunu saklamak istercesine geçtiğimiz günlerde yalanlama yapmasına rağmen bugüne kadar bu çalışmaları sürdürmesi ne kadar doğru diye sormak lazım.Özel uçak,8 odalı villa,özel şöför gibi kaprislerini daha işin başında ortaya sunan bir adamın City'de de aynı sebepten barınamadığı da yeterince bariz değil mi?

Pazar, Ağustos 15

Sivas-GS & Buca-Beşiktaş

Sivas-GS maçını evde,Buca-Bjk maçını dışarda arkadaşla izledim.İlk gözüme çarpan şey Beşiktaş taraftarının maçı izlerkenki heyecanıydı.Maçı Serkan'la beraber izledim.Galatasaraylı kendisi ve benim Bjk'li taraftarların bu heyecanını dile getirişimde bana verdiği cevap şuydu: 'Nasıl heyecanlanmasın adamlar kanka,Guti var Q7 var,biz kime heyecanlanalım Ayhan'a mı,Mustafa Sarp'a mı?'' Haklısın dedim.Gelgelelim işin gerçeği öyle olmamıştı.Mustafa Sarp da Ayhan da takımlarının ayakta kalabilen iki ismi olmuştu Sivas'ta.

Beşiktaş İstanbul'da nefes almayı zorlaştıran,hatta dün gece girip baktığım meteorolojinin sitesinde %90'ın üstünde olduğunu gördüğüm nem oranı ile insanın canına kasteden sıcağa rağmen fizik kondisyon olarak iyi gözüktü.Guti kalitesini asisti ile belli etti zaten.Quaresma topu her ayağına aldığında insanın yanındakini hafiften dürtüp ''bak bak lan neler yapcak şimdi'' diyesi geliyor cidden.Bir de karşı karşıya kaldığı pozisyonda gole çevirse maçtan sonra Beşiktaş'ın en çok eleştiriyi aldığı Buca gibi 'lige yeni yükselmiş,henüz takım uyumunu sağlayamamış' bir ekibe karşı farkı arttıramaması bukadar konuşulmayacaktı.

Bunların dışında geçen sezonun son maçlarında dikkat çeken Necip bu sezon adından daha çok söz ettirecek gibi.Necip gerçekten yetenekli.Oyun görüşü çok iyi pas yeteneği keza öyle.Üstelik Quaresma ve Guti gibi isimlerle yanyana oynaması da 19 yaşındaki oyuncu için büyük avantaj.

Bucaspor takımı çok zayıf gözüktü.Maç boyunca üst üste 4-5 pas yapmakta zorlandılar.Lisansı yetişmeyen Manucho ve Bülent Uygun'un bilindik defansif anlayışına binaen yedek başlayan Victor Mendy takıma uyum sağlasa da ligden düşmeme mücadelesi verecekleri pek muhtemel.
Galatasaray yaklaşık 3 yıldır Sivas'ta galip gelmekte zorlanıyor.Galatasaray'ın sorunu kondisyon yada mücadele eksikliği değil ve Sivas dün Türkiye'de sıcaklık ve nem bakımından en rahat yerdi muhtemelen.Baktığınızda Arda ve Kewell başta olmak üzere takım bişeyler yapmaya çalışıyor gözüküyor ancak defansta vatandaşı Kewell bukadar formdayken Neill'in böylesine formsuz oluşu,Servet'in buna ayak uydurması ve bence Galatasaray'ın oyuncusu olmayan Ali Turan olunca rakibe verdiğiniz her pozisyonda sıkıntı yaşamanız topu ağlarınızdan çıkarmanız normal.Gs taraftarlarının Aykut'a sinirlenmesi bu nedenle çok da haklı değil bana göre.

Ülker'de basket oynadığım dönemde takım antrenörümüz Serdar Apaydın'dı.Ve çok hoşuma giden bi benzetmesi vardı.Soyunma odasında taktik panoya iki eksen çizer ve o eksenlere 2 grafik yerleştirirdi.Altta kalan eksen türk oyuncu ekseni olurdu.Üstte kalan ve sürekli yükselen bir doğrultuda olansa yabancı.Ne zaman sahada pozitif işler yapıyorsunuz,fiziğinizle zekanızı doğru şekilde kullanıyorsunuz işte ozaman yabancı grafiğinde oluyordunuz.Gelişmeniz,ilerlemeniz de mümkün oluyordu.Bi altyapı oyuncusu için önemliydi bu.Çünkü genç takıma gelene kadar yaşıtlarınızla oynarsınız ama ondan sonra A takım seviyesine gelince siz 18-19 yaşınızdayken karşınızdaki adam 30 yaşında olabilir.Ama onun onca yıl oynamışlığının yanında sizin yeni yetmeliğiniz sırıtmasın istiyorsanız 'türk' oyuncu grafiğinden sıyrılmanız ve üstüne çıkmanız gerekir.

İşte Ali Turan da böyle.Tıpkı diğer anadolu takımlarından büyük kulüplerimize büyük umutlarla transfer olan ve bekleneni veremeyen oyuncular gibi.Galatasaray forması giyiyor ama o takımın oyuncusu olmadığı bariz.Sırıtıyor.Türk grafiğinin üstüne çıkan en güzel örnek kimdir mi?Galatasaray için yakın zamanda böyle biri varsa Mehmet Topal'dır kesinlikle.Altyapıdan gelipte üstüne koya koya giden,belki çok daha akıllı olsa şimdi çoktan Arsenal'de olabilcek Arda Turan'dır.Beşiktaş'ta şimdi Necip'tir o isim.Fenerbahçe'de Gökhan Gönül'dür.

Sivasspor bildiğimiz Sivas.Bu sene Mehmet Nas ve Ceyhun gelince biraz güzel oyun,defanstan ileriye yerden,üstüste paslarla çıkan bir Sivas görürüm,bu da yapacak hiçbişeyin olmadığı şehirde haftasonları stada gitmem için sebep olur diye umuyodum.Belli ki bu takımda,şehrin kahraman ilan ettiği kadar benim nefret ettiğim Mehmet Yıldız oldukça onun defans oyuncularıyla güreşini izlemeye doyamayacağız.Nas,Ceyhun ve Cihan gibi isimlerin devamlılığı Sivasspor'un bu sene orta sıralarda tutunmasını sağlayacaktır.Ben dün Giresun'dan gelen Pedriel'i izleyebilmek adına umutluydum ama Sivas sadece fizik mücadele ile Galatasaray'ın yapmak istediklerine engel olabildi ve Mesut Bakkal ihtiyaç bile duymadı.

Galatasaray takımının şu anki kapasitesi bu.Ve önünde Bursa ve Eskişehir gibi galip gelmekte zorlandığı iki takımla maçları varken takımın ciddi şekilde transfere ihtiyacı var.Galatasaray ilerleyen haftalarda da puan kayıplarını sürdürürse bunun ilk ve en büyük sorumlusu kesinlikle transferlerde bukadar ağır aksak davranan yönetim olacaktır.

Cumartesi, Ağustos 14

FK Pirmasens:1 Bayer Leverkusen:11

Denk gelmişsinizdir muhtemelen Almanya Kupa maçları oynandı bugün.Ben Ntvspor'da Diamond League izlerken alttan geçen skorlardan denk geldiğim kadarıyla takip edebildim.Bi ara goller ardı sıra gelince(58-60-62-64-65) açıp araştırdım FK Pirmasens takımını.1903 yılında kurulan kulüp Alman 3.ligi olan Regionalliga Süd'de mücadele ediyor.2006 yılında Almanya DFB kupası ilk turunda Werder Bremen'i penaltılarla eleme başarısını göstermişler ve 107 yıllık bu 3.lig ekibinin bile 10.000 kapasiteli stadı var.Bizim İzmir'den takım çıkmıyor deyip durduğumuz yıllar sonrası Ege'den Bucaspor Süper Lig'e yükseldi,onların da stad kapasitesi 6.200 civarında ki Süper Lig maçlarının oynanmasına izin verilip verilmeyeceği meçhul halen.

Ben bu yüzeysel araştırmayı yaparken Pirmasens şeref golünü attı.Maçın kaçıncı dakikada olduğunu bilmiyordum öyle bitti sanmıştım ki bir süre sonra 11-1 bittiğini görünce yuh demeden alamadım kendimi.Bu gavur milleti yakaladı mı affetmiyor vesselam.

Spor Toto Süper Lig Başlıyor!


Yeni adıyla Süper Lig 3 aya yakın bir aranın ardından bugün 53. sezonuyla başlıyor.Yaz döneminin 1 aylık kısmının Dünya Kupası ile dolu olmasına rağmen gerçekten ligler olmadan yaz ayları çekilmez oluyor.Hafta sonları lig;hafta içleri Avrupa Kupaları maçlarını izlemek ve bunlar hakkında konuşmayı özledik şüphesiz.

Umarım tüm takımlarımız için sakatlığı az,daha az küfürlü! tribünlere sahip,yöneticilerinin daha aklı başında davranışlarda bulunup o yönde açıklamalar yaptığı,kavgasız gürültüsüz bir lig olur.Diğer sezonlar gibi elbet bu sezon da pek çok yönüyle akıllarda yer edinecektir.Ligin bu haftaki fikstürüyle kısaca STSL olarak bahsedeceğimiz ligin ilk postunu kapatalım:

14 Ağustos Cumartesi:

20.00 Gaziantepspor-Kasımpaşa
20.00 Sivasspor-Galatasaray
22.00 Eskişehirspor-Gençlerbirliği
22.00 Bucaspor-Beşiktaş

15 Ağustos Pazar:
19.30 Ankaragücü-Trabzonspor
21.00 Kardemir Karabükspor-Manisaspor
21.45 Fenerbahçe-Medical Park Antalyaspor

16 Ağustos Pazartesi:
21.00 İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Kayserispor
21.00 Bursaspor-Konyaspor

STSL de bu sezon kullanılacak top Nike Total 90 Tracer PL


Perşembe, Ağustos 12

Mevzubahis Lakayıtlıksa..


Colin Kazım geçtiğimiz sezon ortasında Touluse'a kiralık gönderilmişti.Geldiği günden bu yana yeteneklerini benimseyip 'iyi topçu,tahammül edilmeli' diyenler de vardı,fazla lakayıt gitsin artık diyen de vardı.

Bir kere Kazım'ın gönderiliş zamanı saçmaydı.En azından yerine bir adam alınmadığı için saçmaydı.Zaten Carlos'un takımdan ayrılması ile sol kanat epey güç kaybetti Kazım da gidince her iki kanatta sezonun ikinci yarısı boyunca aslen kanat oyuncusu olmayan isimler oynamak zorunda kalmıştı.Yeri geliyor Özer yeri geliyor Mehmet Topuz hatta bir ara Gökhan Gönül bile Bekir'in önünde kanat oynamak zorunda kalmıştı.

Ben eğer yerine ondan daha iyi bir yabancı,yada varsa yerli bir isim alınmayacaksa dönmesi gerektiğini söylemiştim.Çünkü onun kadar etkili bir sağ açık oyuncusu yok bu ligde.Takım Young Boys'a elendi.Elenmenin ardından yazdığım yazıda da söylenebilecek pek çok keşke olduğunu,bunlardan biri de Kazım keşke ilk maçta o gereksiz;faul sonrası topu fırlatıp rakibin oyuna geç başlamasını sağlama hareketini yapmasaydı da kırmızı görmeseydi idi.İlk maç 2-1 bizim galibiyetimizle sonuçlansaydı rövanşta 1-0'lık mağlubiyette dahi tur atlayan Fenerbahçe olacaktı çünkü.O zaman bile Kazım'a laf etmemiştim.

Bugün basında Aykut Kocaman'ın Kazım'ı gözden çıkardığı ve takımdan yollanacağı haberleri vardı.Stoch ve Dia transferlerinden sonra,Kazım'ın rahat tavırları tekrar düşünüldüğünde gönderilmesine karşı çıkılmayabilir belki.Ancak bu haberin hemen yanı başında Dünya Kupası'nda yaşadığı sakatlık sonucu takımdan uzak kaldığını ve YB maçlarında bu yüzden oynamadığını sandığımız Diego Lugano'nun dün akşam Uruguay'ın Angola'yı 2-0 mağlup ettiği maça ilk 11'de başlarayak 64 dakika oyunda kaldığı haberini gördük ve bu eminim pek çok Fenerbahçe taraftarını düşünmeye sevketmiştir.

Fenerbahçe YB maçlarını oynarken herkes Ajax'lı Luis Suarez'in takımına erken dönüp eleme maçlarında oynadığını konuşuyordu.Lugano takıma geç dönmedi.Kupa sonrası hakkı olan bir izni vardı onu da son gününe kadar kullanıp takıma zamanında katıldı.Ancak geldiğinde kupada yaşadığı sakatlığın devam ettiği ve 1 ay daha oynayamayacağı söylenmişti.Buna rağmen dün akşam Lugano'nun sorunsuz bir şekilde milli takımda oynaması oyuncunun karaktersizliği midir? Bizim yönetimin saflığımıdır? Lugano biz futbolseverleri aptal yerine koymamış mıdır?

Şimdi merak ettiğim şey şu.Hangisi daha lakayıt?Geldiği günden beri rahat tavırlarıyla eleştirilen Kazım mı? Bakın Lugano 30 Temmuz'da sağlık kontrolünden geçiyor,o dönemde 1 ay kadar oynayamayacağı haberleri çıkmıştı.3 Ağustos'ta YB maçı kampındaki idmana katılmıyor YB maçının hemen ardından 5Ağustos'ta idmana çıkıyor ve 12 Ağustos'ta milli takımla maçta.

Sizi bilmem ama bana pek dürüstçe gelmiyor tüm bunlar.Sezon başında Fenerbahçe'den ayrılmak için kulüp kulüp dolanan gidecek yer olmayınca ''peki,tamam madem'' deyip tekrar takımda kalan,sakatım deyip elemelerde oynamayan ama 1 hafta içinde milli takımda oynayacak kadar hazır hale gelen Lugano'nun bu tavırları bana Kazım'ın çocukça hareketlerinden daha sinir bozucu geliyor.

Salı, Ağustos 10

Mamadou Niang Transferi

Fenerbahçe'de 2 aya yakındır devam eden forvet arayışları,Uefa Europa League'de Paok ile oynanacak playoff turu öncesi takım listelerinin güncellendiği son vakit olan Pazartesi gece yarısına kadar da son bulmadı.

Transfer edilmek istenen Gomis'in Türkiye'ye gelmek istememesi ve Asamoah Gyan için istenen bedelin 20m €'yu bulması sonrası yönetimin tüm olanaklarını Marsilya'nın geçtiğimiz yıl 18 golle Ligue 1 gol kralı olan Senegalli 30 yaşındaki kaptanı Mamadou Niang için seferber ettiği bariz.Artık yazılı ve sanal medyada transfer ile ilgili geldi,geliyor,kötü haber,müjde gibi kelimeleri kısa zaman periyodları içerisinde görmek mümkün.

2 saate yakındır Fransa'da spor haberi içeren gazete,portal,web sitesi,blog ne varsa gezindim durdum.Belki 40 farklı adres gezmişimdir.

Kesin olan şey Niang'ın şu an Senegal milli takımı kampında olduğu.Kesin olan bir diğer nokta Marsilya taraftarının Niang'a karşı bir kırgınlık yaşadıkları.Ligin ilk haftasında iç sahada 2-1 kaybedilen Caen maçının ardından röportaj yapılan taraftarlar ''Niang bu takıma geleli 5 sene oluyor ve biz ona verdiği emekler için teşekkür edip hoşçakal demek isterdik.Ancak o lig maçında alışık olduğumuz mücadele ruhunu sergilemedi.Sahada bir ruh gibiydi.Gerçek Niang gibi takımının kaptanı gibi mücadele etseydi Marsilya lige böyle bir yıkım ile girmezdi'' demişler.Niang'ın ''Marsilya yönetiminden anlayış bekliyorum,artık gitmek istiyorum'' sözlerini hatırlatan taraftarlar,gitmeyi kafasına koyan bir oyuncunun takımda kalmasını pekala istemeyeceklerini söylemişler.

Bir diğer konu Marsilya kulüp başkanı Jean-Claude Dassier'in açıklamaları.2 gün önce Pazar günü Fransa basınına yaptığı açıklamalarda Niang'ın Fenerbahçe'ye gidebileceğini söylemiş,hatta bir de şart koşmuştu.Fenerbahçe bize 10m € gibi bir teklifle gelirse Niang ayrılabilir demişti.Fenerbahçe'nin ilk yaptığı teklifin 5-6m € olduğu zaten biliniyordu.Şu an için bizim tarafın çıktığı fiyat aralığının 6-8m € civarında olduğu yazılmış Fransa basınında.

Ancak dün yani Pazartesi günü Marsilya teknik direktörü Deschamps ile her pazartesi olduğu gibi olağan transfer görüşmelerini yapan Dassier basının karşısına çıkarak Luis Fabiano ile ilgilendiklerinin doğru olduğunu ancak kesinleşmiş bir şey olmadığını söylerken Niang için sorulan sorulara; ''Niang Senegal ile kampta ve Perşembe günü dönecek.Haftasonu Valenciennes deplasmanında Diawara ve Brandao'nun olmayışı bizi endişelendiriyor.Döndüğünde kendisiyle bir görüşme yapacağız'' demiş.Hatta bu açıklamanın içinde 'Niang will stay at OM' şeklinde bir açıklama da var.Tüm bunlar kulübün web sitesinde mevcut.

Kimi siteler transferin saatler içinde netlik kazanacağını söylerken ve Dassier'in açıklamaları 2 gün önce bunu doğrular nitelikteyken bu son açıklamalar biraz daha beklememiz gerektiğini gösteriyor.Marsilya Alou Diarra ile de ilgileniyor.Kendi oyuncuları Ben Arfa için de Newcastle'ın girişimleri söz konusu.Dassier,Diarra transferi için de ''görüşmeler devam ediyor,amaçladığımz şeyi gerçekleştirmekten vazgeçmeyeceğiz ancak finansal bazı engeller var demiş''.Paraya ihtiyaçları olduğu ortada yani.

Benim anlamadığım ve merak ettiğim şey şu,Luis Fabiano için 13m € teklif etmiş Marsilya ve bu transferin gerçekleşmesi pek olası gibi gözüküyor.Biz Niang'a 10m€,Gyan'a 18-20m €'lar verebiliyorsak neden senelerdir fotomaç,fanatik,fotogol gibi gazetelerin yazmaktan vazgeçmediği bu adam için bir girişimde bulunulmadı?Carlos gibi Alex gibi Santos gibi isimler hatta Zico bile referans olarak kullanılamaz mıydı?En azından deneseydik? Eğer öyle bir girişim oldu da benim haberim yoksa affola ama 13m€ ya Fabiano Marsilya'ya giderse bunda öncül etkenin Marsilya'nın Şampiyonlar Ligi'ne katılacak olmasını falan bahane etmesin kimse.Geçtiğimiz 2-3 yılda istenseydi Guiza'ya verilen para ile belki de alınırdı Fabiano.Yönetim kendi gözünde ''Fabiano en az 25 milyon eder,gelmez'' gibi tespit yaptıysa;hiç araştırmadan etmeden,şaşılacak birşey yok zira karşımızda gereken yapılacak deyip,her dediğini yapan!,sözler veren ve sözlerini istisnasız tutan! bir yönetim var ve bununla övünmek hepimizin hakkı.

Perşembe, Ağustos 5

Kaybeden sadece Fenerbahçe mi?



Young Boys takımı her iki maçta da gösterdiği performansla turu haketti.Buna kimsenin itirazı yok.Bahisle biraz alakalı olanlar bilirler.İsviçre ligi hem takımlarının sürekli YB gibi ofansif oyunu benimsemiş olması hem de stad ebatlarının daha ufak olması sebebiyle bol gollü maçlara sahne olmakta.Fenerbahçe kurada YB takımı ile eşleşince en çok merak ettiğim şey,bu ofansif oyunlarının karşısında Dünya Kupası'nda yaşadığı sakatlık yüzünden Lugano'dan mahrum bir Fenerbahçe defansı bulunca aynı skorer özelliklerini gösterip gösteremeyecekleriydi.

Tabi tura dair bakıldığında söylenebilecek çok fazla keşke var.İlk maçta Kazım kırmızı görmese belki Fenerbahçe'nin oyunu ikinci yarıda tutabilme olasılığı artardı ve 0-1 lik mağlubiyet sonrası dün akşam tur atlayabilirdik.Keza dün akşam Stoch kırmızı görmese belki ikinci yarıda zaten Alex'in çıkmasıyla sahada yer alan teknik potansiyeli azalan takım hepten bu özelliğinden mahrum kalmayacak ve aradığı golü bulabilecekti.

Bir de işin diğer boyutu var.Her fırsatta spor kulübü olmasıyla övünen,göreve geldiğinden beri özellikle tesisleşme atağı sürekli dillendirilen Aziz Yıldırım ve yönetimi Daum ile restleşmese,Aykut Kocaman'ı daha erken göreve getirse,Aykut Hoca 1 yıl yerine getirdiği sportif direktörlük görevi boyunca araştırmasını ve ön görüşmelerini yaptığı oyuncuları henüz hazırlık kampı başlamadan yada en kötü başladıktan kısa bir süre sonra takımına katabilse ve bu oyuncular uyum sürecini daha çabuk aşsalardı belki yine Şampiyonlar Ligi'ne katılamayacaktı takım ama YB'u geçmesi pek olası olacaktı.

Günlerdir,hatta haftalardır 70 milyonun merakla izlediği bir forvet arayışı var.Bugüne kadar Fransa ligini takip etmeyen insanların adını bile duymadığı 2 sezonda 45 maçta 14 gol atabilen Gyan'a Dünya Kupası'nda gösterdiği performans sonrası 20M€ civarında rakamlar verilmesinden söz ediliyorken alternatif olarak yıllardır tanıdığımız bildiğimiz ve atletikliği dışında vasatın öyle çok üstünde bir teknik beceri yada gol vuruşu özelliğine sahip olmayan Gomis'e yine 13-15M€ civarı paralar önerildiği söyleniyordu.O çok başarılı olduğu söylenen yönetim geçen 1 yıldır Aykut Hoca'nın yaptığı araştırmalara rağmen transfer döneminin son ayına girilmişken halen bir sonuca varamadılar.

Maça ve takımın eksiğine gelcek olursak.Evet şüphesiz takımın bir forvet eksiği var.Ama gelecek forvet oyuncusunun bu takımı bir anda toparlayacağına inanılıyormuş gibi bir hava var özellikle medyada.Dün gördüğümüz takım aslında bizim Zico dönemi hariç yıllarıdr izlediğimiz takımdan çok farklı değil.Orta sahada bir türlü gereken iletişimi kuramayan,dinamiklikten uzak bir takım görüntüsü veriyordu Fenerbahçe.Aykut Hoca da bunun farkında olmalı ki Stoch ve Dia gibi iki süratli oluşunun yanısıra teknik özellikleri de yüksek oyuncu ile bu sorunu aşmak istedi.

Stoch da Dia da bana göre 'iyi'den daha yüksek bir nitelikle değerlendirilecek transferler.Dia dün akşam çalım attığı oyuncudan,yere basan ayağına darbe alıp sakatlık yaşayana kadar henüz takıma katılalı 10 gün olmuş biri için yeterli bir performans gösterdi.Stoch da Dia'ya benzeyen ancak artı olarak orta sahanın ortasında Alex gibi oyun kurucu görevini üstlenebilecek teknik özelliklere sahip bir oyuncu.Her iki isim de genç ve 2-3 yıl içinde Avrupa'dan teklif almaları çok muhtemel.

Gelgelelim takımdaki yabancılardan Zico döneminde siz deyin motivasyon ben diyim attığı goller yüzünden kendisine gösterilen tahammül sınırlarını arttırdığımız Deivid var ki 2 yıldır takımda varlığı ile yokluğu bir.Bu adamı gönderip yerine bir adet Gökhan Gönül yedeği,yada Bilica yerine Lugano partneri bulamadı bu yönetim.Bunun sonucunda da Lugano'suz oynanan her maç sıkıntı yaşadık son 8 ay içinde.

Bu takımda Baroni adında bir adam var ki dün akşam Rıdvan Dilmen şöyle bir tanımlama yaptı kendisi için ki ben buna bile katılamıyorum: ''Baroni 1 maç tavan,5 maç taban'' Ben Baroni'nin 4-4 lük bir performans gösterdiğini hiç görmedim.Varsa gören beni düzeltsin.En iyi oynadığı maçında Selçuk'tan iyi performans sergilediyse benim izlediğim futbol değil demekki.Baroninin en iyi oynadığı maç vasattır.Yanında oynayan Emre'ye dua etsin.Selçuk bugüne kadar pek çok derbide gol atmış bir adam.Ve kim ne derse desin 3 sene önce ıslıklanan Selçuk gibi değil.Nolursa olsun bence top kontrolü ve saklama adına kendisini geliştirdi.Ha pas yüzdesi belki Baroni kadar yüksek değil ancak Baroni'nin 10 topundan 8 ini istisnasız geriye oynadığını gözönüne alırsak sebebi anlarız.Aynı şekilde Önder Turacı'nın da ne bekte ne stoperde gereken performansı gösteremediği bukadar ortadayken neden yollar ayrılmıyor gerçekten anlamıyorum.Aykut hoca maç sonunda Fenerbahçe değişecek diyo.Sene başında da aynı şeyleri söylemiyor muydu? Fenerbahçe'nin bukadar istikrarsız oyun oynayan futbolculara tahammülü nasıl olur?Nasıl bukadar uzun sürebilir bu anlamak mümkün değil?

Göreve geldiğinden beri şampiyonluk yaşamayan hiçbir hoca ile yoluna devam etmeyen bir yönetimin Önder,Deivid,Baroni gibi adamlara bunca zaman tahammül edebilmesi gerçekten anlaşılır gibi değil.

Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nden elendi evet.YB engelini aşsaydık playoff turunda elenmemiz en azından şu düzen ve şu malzemeye sahip bir kadro ile yine pek muhtemeldi.Yola Uefa'da devam etmek bu yıl için daha uygundu bana göre.Geciken transferlerin yapılması,sakatların iyileşmesi bile yetmez Aykut Kocaman'ın mantalitesini futbolculara yanıstmaı ve oyuncuların bunu sahaya yansıtması için sabretmekten başka yapacak birşey yok şu an için.İşin mali boyutu ayrıdır.Konu oraya gelmişken değinmek gerek.Ülkemizden Şampiyonlar Ligi'ne katılan Bursaspor şu an 15m€ gibi bir parayı kasasına koyacak.Fenerbahçe elendi Bursa'ya yaradı gibi laflar konuşuluyor ortada.Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne katılsaydı Bursaspor'un alacağı para minimum 12-13m€ civarında olacaktı zaten.Bursaspor'un o 2-3m€ da ligdeki şampiyonluğundan aldığını hatırlarsak Fenerbahçe lige kalmış yada elenmiş çok birşey farketmiyor yani.

Şu gelinen noktada en çok üzüldüğüm ve bana göre en son suçlanması gereken kişi Aykut Kocaman.Aykut Kocaman'ın ne başarısı var ki ne bekleniyor lafları dolandı dün maçtan sonra.Bugün Aykut Kocaman gitsin mi muhabbetleri bile yapılıyor.Anlam vermek gerçekten imkansız.2 ay önce ''herşekilde arkasındayız,tam destek'' sözleriyle takımın başına getirdiğiniz ve bunda taraftarın da etkisinin olduğu bir kulüp efsanesini şimdi kovmak nasıl bir zihniyetin hareketi olur anlayamıyorum cidden.

Bir de Ankaraspor kariyerini masaya koyanlar var.O zamanlar da Melih Gökçek sayesinde maddi olarak imkanları vardı.Takımı ilk 10'a sokamadı diyenler var.Ankaraspor'un maçlarını oynadığı Yenikent Asaş stadının nerde olduğunu Ankara'da yaşayan arkadaşlarımdan biliyorum.Anlattıklarından oraya seyirci gitmesinin pek muhtemel olmadığını da biliyorum.Sonuçta nolursa olsun.Bir yanda Ankaraspor'dan bahsediyoruz.Yönetim anlayışı sonucu bugün tescili iptal edilen bir camia,sağdan soldan toplama vasat Anadolu takımı mantalitesindeki oyuncuların asına Aykut Hoca'nın yerleştirmeye çalıştığı Özer Hurmacı,Ediz Bahtiyaroğlu,Murat Tosun gibi genç yetenekler ile ne kadar uzun soluklu bir takım beklediniz ki?

Bu sadece Fenerbahçe için de.Kulüpler gerçekten iyi yönetilmiyor.Onlarca hoca,oyuncu gidip geliyor,sözleşmeler askıya alınıyor ama baştakiler hep aynı.Asla kimse suçu kendinde görmüyor.5-6 yıl öncesine kadar çok daha fanatiktim.Ama şimdi üzülüyorum.Kendi takımım Şampiyonlar Ligi'ne gidemedi,Uefa da devam etsin bu sorun değil.En azından Aykut Hoca'nn ilk yıl kendi düşüncesini takıma oturtmak ihtiyacı olduğunu düşünen bir insanım ve bu ilk yılda olabilecek şeylere daha tahammüllü sabırlı olunmalı diye düşünüyorum.Bakıyorsunuz Galatasaray evinde 2-0 dan 2-2 ye gelmesine izin veriyor maçı.Galatarasaylılar dün akşam Fenerbahçeli taraftarlar ile dalga geçiyorlar ancak yaklaşan tehlikenin farkında değiller sanırım.Galatasaray'ın bulunduğu durum da hiç iç açıcı değil.Keza Beşiktaş Schuster gibi Quaresma gibi dünya çapında bilinen isimlerle anlaşıyor ama oynanan oyun,alınan skorlar,gidişat umut verici değil.Büyük kulüplerimiz yıllardır yönetim anlayışı olarak yerinde sayarken Anadolu kulüpleri artık transfer yapmayı da,yönetmeyi de öğrenmeye başladılar,öğrendiler de.Kimbilir belki türk futbolunu yeniden şahlandıracak olan şey de budur.Yoksa bu gidişle Avrupa liglerinde oynayan oyuncular için bir Katar yada bir ABD olmaya doğru gidiyoruz hızla.Postu,bahsi geçen futbolcuların bu düşünceyi nasıl benimsediklerini gözler önüne seren Lyon'lu Cris'in Fenerbahçe için adı geçen Gomis'in transferi ile ilgili sözleriyle kapatıyoruz.

''Gomis Türkiye'ye gitmek için henüz çok genç''


Çarşamba, Ağustos 4

İstanbulspor ile FM2010'da 6.sezona girerken{1}


Aralık ayında başladığım İstanbulspor kariyerine okul döneminde pek vakit ayırmadım.FM böyle bişey zaten.En azından benim için.Zaman zaman heves edilen zaman zaman bile açıp 2 maç yapıp kapattığım bi meşgale.Yıllardır oynadığım bu oyun özellikle netsiz kaldığım yada bu şekil sezon aralarında maçların pek olmadığı dönemlerde bilgisayarı açma sebeplerimden olmuştu.

Dediğim gibi yaklaşık 8 ay önce başladığımda İstanbulspor'u kalkındırmak başlıklı bir post girmiştim.O postu girdiğimde şimdinin Bank Asya altında yer alan 1.lig olarak adlandırılan ozamanların 2.liginde sezon sonuna gelmiştim.Ve 3.olduğum halde postu girdikten kısa bir süre sonra oynadığım Bank Asya'ya yükselecek 3.takımı belirleyecek playofflarından bihaber olduğum yada unuttuğum için umutsuz bi yazı olmuş.

Halbuse posttan sonra oynadığım bu playoff maçlarında ilk turda Fethiyespor'u,yarı finalde Etimesgut Şekerspor ve finalde de Tavşanlı Linyitspor'u geçerek 1.lige yükselebildim.2.sezonumda ise 1.ligi de çekişmeli bir mücadele sonunda şampiyonlukla tamamlamanın yanısıra oynadığım 2 ön elemenin yanısıra gruplardan önceki son turda Beşiktaş'ı 2-1 le geçerek gruplara kaldım.Altay,Gençlerbirliği,Gaziantep ve Ordu'nun bulunduğu gruptan 2. olarak çıkan takım çeyrek final ilk maçında Galatasaray deplasmanından 2-3 mağlubiyetle dönmüştü ancak 2.maçta taraftarların mucize beklentilerine yanıt veren takım 2-1 lik galibiyetle 4200 kapasiteli Bahçelievler stadını bayram yerine çevirdiler :) Böyle bir başarının ardından bir hayal olan kupa için daha çok umutlanan taraftarlar ve yönetimi mutlu etmek kolay olmadı ancak yarı finalde Trabzonspor'u 1-1 ve 0-0 ile eledikten sonra Bursaspor ile 6.sezonuna geldiğim kariyerimin en zevkli maçlarından birini oynadım ve 4-3 kazanarak kupaya uzanan taraf oldum.

Süper ligde oynayacağım ilk sezonun ardından önceki iki yaz döneminde yaptığım(sırasıyla 8-13) transferlerin yanına yabancı oyuncu almam da mümkündü.Özellikle Süper Lige çıkana kadar ki 2 ve çıktığım ilk 2 sezonda Darryl Roberts'tan çok katkı aldım artık epey yaşlandı ve 2014 yılına geldiğim kariyerde Meksika'ya transfer olmak üzere kendisi.Jorge Pulido ve Walid Ashour ise aldığımda 20 yaşında olan iki genç oyuncuydu.İkisini de 5.sezonumda 4 ve 6.5 M€ gibi fiyatlara hem paraya ihtiyacım olduğu hemde yerlerine en azından idare edebilecek türk isimler bulduğum için sattım.Van Damme'yi tüm FM'ciler bilir.Hala sol bekimde üstelik şu 7.30 ortalama ile oynuyor ama 30 yaşına geldi ve daha büyük takıma gitmek istediğinden sıkıntı yaratıyor şimdilerde.Kayseriden tanıyacağınız Bilal Aziz halen zaman zaman kullandığım bi alternatifken Varynen yetenekleri kadar iş yapmadı ve sezon sonu göndermiştim.

İlk 2 sezonum bu şekilde geçti.Aslında bu postları gireceğimi bilseydim o sezonlarda aldığım screenshotları silmezdim.Okul zamanı oynamaya ara verince bir masaüstü temizliği sırasında o caps'leri de silmek gibi bir hata yapmıştım.Süper ligdeki ilk sezonumda yerlerde sürünürken takımın Uefa Kupası maçlarında gösterdiği ekstra performanslara ve sonraki sezonlarda gelişen olaylara bir sonraki postta kısa zaman sonra değinmek üzere..

Pazar, Ağustos 1

Bravo Nevin Yanıt!


Atletizm organizasyonlarının en ilgi çeken yarışmaları kısa mesafe koşular olmuştur her zaman.Ve ben atletizmle tanıştığımdan bu yana neden Türkiye'den bu alanda yarışan insan çıkmaz diye düşünürdüm hep.

Barcelona'da düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda ülkemizin madalya umutlarından biri uzun zamandır yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Nevin Yanıt'tı ve o Nevin bugün önce 12.71 ile yarı finalde kendisine ait Türkiye rekorunu kırarak finale yükseldi ve 1.5 saat sonra koşulan finalde de 12.63 ile bir rekor daha kırarak altın madalyaya uzanma başarısını .

Dışarda olduğum için canlı izleme fırsatım olmadı ancak yolda haberini alınca bir an önce eve gidip izlemek için sabırsızlanıyordum.Alışıla gelmişin dışında bir olaydı çünkü bu.Eve geldiğimde ilk yaptığım şey videoyu aramak ve izlemek oldu.İzlerken kazananın Nevin olduğunu bilmeme rağmen bir heyecan oluyor doğrusu.Sonlara doğru hızını kaybetmiş gibi gözüksede Nevin son hamlesiyle kazanmayı bildi ve sonrasındaki sevinci tüyleri diken diken ediciydi.

Bu arada henüz koşu başlamadan önce yakın plan çekimde Nevin'in ojelerini,ay-yıldız küpe ve kolyesini gören annemin Aferin valla,helal olsun! demesine değinmeden geçemem.Dini mesaj güdüm falan yok,herkesin inancı kendine ama elin ecnebilerinin eşşek gözü kadar haclarla gezmesi yetmiyormuş gibi aynı jenerasyonda olduğumuz insanların özenti güdülerle hac sembollü takılar takması her zaman saçma gelmiştir bana.Aksine kimsede ay-yıldız sembollü bir takı falan olmaması ayrı bi konu.Bu yüzden bir kez daha helal olsun denmeyi hak ediyordu Nevin.

Nevin'in bu başarısının sürpriz olmadığı söyleniyor ve adını sıkça duyurmuş olması,çalışmaları,elde ettiği başarılar,geçmiş yarışlarına bakıldığı zaman bariz gözüken çıkışı kendisi gibi 24 yaşında Avrupa Şampiyonluğu elde eden Süreyya Ayhan gibi Avrupa Şampiyonu olabileceğinin habercisi gibiydi.Dileriz sonu Süreyya Ayhan'a benzemesin.

Nevin'in startının oldukça iyi olduğu göz önüne alınır ve koşunun ilerleyen bölümlerde yaşadığı tempo düşüşünün giderilmesinin mümkün olduğu düşünülürse bu derecenin altına inmesi ve daha büyük başarılar elde etmemesi için insanın umutlanmaması imkansız gerçekten.Altın madalyanın moraliyle Nevin'in bu amaçta daha şevkle çalışabileceğini öngörmek de mümkün.Umarız bu hayaller gerçek olur ve daha büyük başarıları keyifle,gururla izleriz.

2 şeye daha değinmek gerek.Nevin gibi bir diğer başarılı sporcumuz Burcu Ayhan'da yarı finalde yüksek atlama dalında 1.92 ile finale ulaşmıştı.Onun da final yarışması yarın olacak.

Nevin ve Burcu'nun bu başarıları tabiki öncelikle sporcuların bu işe ne kadar emek verdiklerinin göstergesi.Ancak 70 milyonu aşan nüfusumuza bakılarak epey az olduğu söylenebilecek ülkemiz atletizm sporcularına madalya alma yolunda büyük destek veren Fenerbahçe kulübüne teşekkürü tüm Türkiye'nin borç bilmesi gerekir.Sporun futboldan ibaret olmadığını sürekli dile getiren ve her branşta zirveye ulaşmak adına tüm olanakları esirgemeyen gerçek bir spor kulübü olduğunu bir kez daha gösterdi Fenerbahçe kulübü.

Teşekkürler Nevin,Teşekkürler Fenerbahçe..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...