Az derbi üstü muhabbet gibi bi başlık düşünüyodum aslında.Maçın ilk yarısını netten izledim.İşin açığı beklediğimden de iyi,istekli bi Beşiktaş vardı.Pozisyonları da buldular ama atamadılar.Bobo olsa daha mı iyi olurdu dedi muhtemelen çoğunluk ama Bobo olsa Nobre'nin girdiği pozisyonlara girer miydi buda farklı bi bakış açısı.
Dün gece,aslında sadece kuponu paylaşmak için açtığım postta maç hakkında da bişeyler karaladım.Beşiktaş'ın kanatta oynayacak oyuncularda doğru tercihleri uygulamasının önemli olacağı vurdulağım şeylerden biriydi mesela.Solda Ekrem sağda Holosko çok etkili oldular ilk yarı.Beşiktaş bence uzun süre sonra bir maçta kanatlarını bukadar verimli kullanmıştır.Galatasaray belli ki başta kaybetmemek hedefiyle gelmişti İnönü'ye.Oynadıkları oyun ve anlayışları 3 gün önceki Madrid maçının kopyası mıydı yoksa 4 gün sonraki Madrid maçının hazırlığı mıydı bilemiyorum ama ikisi arasında pek bir fark olmasa gerek.En azından Jo olmadıkça ve Arda uçta oynatılmaya ısrar edildikçe.Neden anlamıyorum..Neden Keita uçta Arda kanatta kullanılmaz.Anlıyorum Arda'ya daha serbest bir rol verilmek isteniyor olabilir ancak bu seçim böyle yapıldığından beri takımın sıkıntılar yaşamaya başlamış ve devam ediyor oluşu bana mantıksız bi zorlama yapılıyormuş gibi geliyor.
Dediğim gibi Beşiktaş daha istekli ve gol arayan taraftı ilk yarıda.İkinci yarıda biri atacaksa bu Beşiktaş olur dedirtiyordu işin açığı,en azından ben dedim ve buna olan inancımı da evden çıkarken yapmış olduğum canlı bahiste değerlendirmek istedim.
İkinci yarıyı tam da arabayı park etmek üzere girdiğim avm'nin otoparkında manevra yaparken Arda'nın golüne kadar radyodan dinledim.Beşiktaş'ın gol attığı haberini aldık oturduğumuz yerde tamam dedim atarlar heralde ikinciyi de ama öyle olmadı.Maç öncesi küfürlü tezahüratlar ve maç sonu Mete Düren'in;Yıldırım Demirören'in maça gelmeyişini saçma ve mantıksız şekilde ''bu maça diğer maçlardan fazla bir değer verildiği havası oluşmasın takımda'' diye açıklamasının da gösterdiği gibi hem Beşiktaş taraftarının kendi içinde yönetimle yaşadığı sıkıntıların hemde bahsettiğim Galatasaray taraftarı ile karşılıklı küfürleşmenin 'kardeş takımlar' sıfatını bence ortadan kaldırmasına rağmen kardeş kardeş paylaştılar puanları.Beşiktaş için eksik maçları ile birlikte burdan çıkabilecek bir galibiyetle yarışa ortak olabilme olasılığı bence ortadan tamamen kalkmış sayılabilir.Galatasaray ise iki Uefa maçının arasında sakatlıklarla boğuştuğu bir dönemde zorlu deplasmandan yenilmeden döndüğü için 1 puandan memnun olmalı.
Yarın Fenerbahçe Saracoğlu'nda Bursa'yı ağırlıyor.Bursa kupa maçından sonra extra motive şekilde çıkacaktır maça,sert de oynayacaklarıdır.İşin güzel yanı zaten gitmeyi düşündüğüm ve istediğim maça Meşale Kokusu blogunun dağıttığı hediye biletlerden birinin bana denk gelmesi sonucu gitmek farz oldu işin açığı.
Fenerbahçe'de Mehmet Topuz'un da sakatlara katıldığı haberlerinden sonra klişe olacak ama takım cidden revire döndü.Yarın Guiza'nın yerinde Semih'in dışında,Lugano'nun çıkmasından sonra oynayan 11in aynısı çıkacak muhtemelen sahaya.Alex'in belinde ağrılar mevcut Gökhan Ünal bir ihtimal uçta,Semih Alex konumunda oynayabilir.Kıran kırana bir maç olacağı kesin.
Şimdi futbolla alakasız bir konuya yer vereceğim bugün denk geldiğim.
Benim çocukluğum Esenler'de geçti.Bilmeyen varsa tarif edeyim,Otogar var hani metrodan bilebilirsiniz,hani şu şehirlerarası otobüslerin İstanbul'da ki buluşma noktası.Doğu'dan İstanbul'a gelen,gidecek yeri olmayan tiplerin tıkış tıklım doldurduğu İstanbul'un yarım milyondan fazla olan populasyonu ile sıralamada ilk 5i zorlayan belki de ordan yer edinen ilçesidir.
40 sene evvel Bosna'dan Türkiye'ye gelen bizimkilerin tek tanıdıkları bu civarda olunca bizimkiler de ozamanlar Esenler'e yerleşmiş ve kalmışlar.Ancak son yıllarda o çarpık yapılaşmayı bariz şekilde görebildiğiniz bir yer haline gelmiş olması,sokakların darlığından,yükselen gri beton yığınlarının nefes darlığı yarattığı bu ilçeden kurtulmak farz olmuştu ve yaklaşık 3 yıl evvel ayrıldığım bu ilçeye zaman zaman halen ayrıldığımız evde yaşayan aile büyüklerini ziyaret etmek için uğruyoruz.
Ben kendimi bildim bileli arabamız vardı.Herkes 'kendi kapısının önü' denen bölgeye yani takribi 1 metre genişliğindeki kaldırıma yolun gidiş-geliş durumuna göre ya üstüne çıkarak yada iyice yanaştırarak aracını park ederdi.Ancak yıllar ilerledikçe sokaktaki araç populasyonunda patlama oldu işin açığı ve haftasonları yer bulmak imkansız oluyordu.Dolayısıyla tüm sokak da eskiden beri birbirini tanıdığı için kendi kapınızın önü dolu olunca gidip boş ise eğer komşunuzun kapısının önüne bırakabiliyordunuz aracı.
İşte bugün takribi 2-3 saatlik bir ziyaret için tekrar yollandık Esenler'e.Sokağa geldiğimizde bizim eski evin kapı önünün iki araçla kapılmış olduğu,yegane park şeklinin; aracın yarısını bizim eski evin kapısının önüne yarısını da yandaki binanın kapısının önüne denk getirebilecek şekilde kaldırıma çıkarak olacağını gördüm ve bunu daha önce de defalarca yapmış olduğum için haliyle oraya aracı park ettim.
Aracı park ettikten sonra indim tam kitledim ki 3.kattan(o binanın tüm sakinleriyle tanışırız) bir şahıs; o aracı ordan kaldıttırırlar yalnız!! dedi, ben de yeni taşınan bir kiracı olduğunu farkederek: ''2 saatliğine geldik biz,başka nereye bırakabilirm hem? Yan binadayız zaten'' dedim ve içeri girdim.
Yaklaşık 2 saat sonra zil çaldı.Dedim heralde bişey oldu aracı ordan çekmemi isteyecekler diye içimden geçirmekle kalmadı odada benle bulunanlara da söyledim bu düşüncemi.Amcamdı cama bakıp gelen.Bugüne kadar o sokakta hiç karşılaşılmamış bir olayı bana bildiriyordu: ''Oğlum arabayı götürüyorlar''
Sıfat kısmını varın siz yakıştırın işte o tarz bi vatandaş 155'i arayarak bu adam benim kapımın önünü kapatıyor diyerekten şikayet etmiş ve sokağa çekici gelmiş aracı çekmek üzere.20 senedir bu mahallede ne bu tür bir şikayet nede başkasının kapı önüne çekilmiş bir araç için lütfen aracı al ben kendiminkini koyacağım tarzı bir istek yada serzenişte bulunmamış sokak ahalisinden tanımadıklarım ve çoğunluğunu günün 3te2 sini camdan sokağı izleyerek geçiren kadınlar için bu durum yeni vizyona girmiş aksiyon filmi yerine geçiyordu.Zira bu insanların sinema salonlarındaki filmlerden haberi bile yoktu onlar için hayat;evlilik,kavuşturma temalı salak tv programları ve sokağı izleyip,camdan evi temizledikleri suları leş hale geldikten sonra kovayla dökmelerinden ibaretti.
Neyse allahtan diğer yandaki binadan bir komşumuz çekicileri durdurma nezaketini göstermişti ki olay sadece çekici parasını ödememizle kapandı.
Şimdi burdan gelmek istediğim sonuç,vermek istediğim mesaj ve serzenişte bulunmak istediğim hal şudur;
Komşuluk ölüyor millet.Ben aracı çekicilerden aldıktan sonra bu ......... evladı insanları tespit edip iki kelime edebilmek,bu sokaktaki komşuluk ilişkilerini hatırlatmak amacıyla zilleri çaldım ancak nerden bilebilirsiniz ki.Belki de en yakın sandığınız komşulardan biri kıllık olsun diye yapmış bile olabilir.İnsanlar kötü dostlarım.Babana bile güvenme derler ya o lafı hep abartı bulurum ancak hakkatten insanları tanımak güçleşiyor artık.Çok uzun bi yazı oldu toparlamakta zorlanıyorum ancak buraya kadar okuma zahmetine katlandıysanız neler hissettiğimi anlamışsınızdır.Biraz da bugün o kişilerin yaptıkları bu şerefsizliği!,ahlaksızlığı,değer bilmeyen sığ kafa yapılarını yüzlerine vuramadığım için kendimi burda boşaltıyorum da denilebilir.Böyle işte..Herkes kendi kıçını düşünür hale gelmiş,bugün tamam hacı diyen kardeşiniz yarın adios amigo diyebilir size! Kimseye yok yere,fazladan güvenmeyin..İnsanlar bu aralar o güveni istismar etmekte pek bi ısrarlı sanki...Yazıklar olsun lan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder