Nerden başlasam ki..Bayram diye 2 hafta kadar evvelinden internetten koltuğumu seçerek aldığım biletimi,arkası orta kapı boşluğuna denk gelen 24 numaradan almış olmanın rahatlığı vardı üstümde.Ortalama bi insanın fiziksel yapısından biraz! daha gelişmiş olduğum için haliyle otobüs yolculukları konfor açısından sıkıntı olabiliyor..
Herşeyin ters gideceği dün akşam 19.30 da ki otobüsüme binmek için artık çantamı hazırlamış evden çıkmama 10 dakika kala bir ses ''yahu ben bi bakıyım şu otobüse hele dolmuş mu?'' dediğinde belli olmuştu.Bakmaz olaydım 50 kişilik otobüs yerine 57 kişiliği konulmuştu.Ee iyi ya daha büyük otobüs daha rahattır diyebilirsiniz.Hayır işte 24 nolu koltuk orta kapının önündeyken yani ben kafama göre arkaya yatırabilecekken koltuğu şimdi benim arkama 2 sıra daha koltuk gelmişti!
Neyse hemen alttaki Kazım konulu posttan da görüleceği üzere kısa bişey yazayım da çıkayım derken otobüsü kaçırma endişesi yaşamaya ve BatuHan'ın: !!MuL€!Ne zaman çıkıyon? '' sorularını ardarda duymaya başladım apar topar çıktım yağmur çiseliyordu.Bilindik Sivas akşamından daha yumuşaktı hava aslında.Hızlı hızlı yürüdüm bi elde laptop çantası diğerinde büyük çanta sırtımda da sırt çantam vardı.Hızlı yürüdükçe ağır olan çantam sallanıp bacağıma çarpıyor,bir yandan da yoldaki su birikintilerine girmiyim derdiyle sağa sola zig-zag lar çizince olan belime oluyordu.Otogara yaklaştığımda hamlamış vücudum bu 5 dakkalık acele yürüyüş sonrasında mavi ekran veriyor ağzımdan bir buhar makinesi misali bulutlar yükseliyordu.
Otogara vardım,çantamı otobüsün bagaj kısmına bıraktım otobüse yöneldim.Rahat konforlu dedikleri setra otobüsünün içine biner binmez diz mesafesiydi ilk gözümün takıldığı yer.Aman allahım çok dardı.Arka tarafı çift dingilli olmasına rağmen tek dingilli
travegolardan(bkz.Mercedes) bile bariz şekilde dardı.O görüntünün de fotoğrafını çekmek aklımdaydı ancak havann aydınlanmasını beklemiştim daha kaliteli aydınlık çekebilmek için ama unuttum malesef ki..
Neyse koltuğuma yerleştim,montumu çıkarırken,bilet aldığımda aslında hayal ettiğim şu an 32 nolu koltuğun durduğu yere baktım.Bu durum daha evvel SivasTurla başıma gelmişti.Şu otobüsleri değiştirirken bu sorunu göz önüne almayan ilgili her kimse ona selamlarımı söledim içimden..
İşte tam o anda üst fotoda gördüğünüz amcamız(ki kendisi bu yazının baş aktörü olmasada verilcek olsa en iyi yardımcı ödülünü banko alacak adamdır) karşıdan gelen teyzeli amcalı 7 kişilik olduğunu anladığım grubun en arkasından ağırca geliyordu.Tek gözü hafif kapalı gibiydi.Bıyıklar çok belli olmasa da fotolarda;pala,içe artık 4-5 kat yelek hırka mont kaban ne varsa giymişti.Herkes yerine oturdu bense acaba kimle oturacağım diye bakınırken herkes oturdu amca tek kaldı o an anladım..Amca geldi ben gayet derli toplu oturmama rağmen benim sol bacağımı eze ite oturdu bir güzel.Eğlenceli olacağı kesindi.Oturur oturmaz burna gelen kesif kurbanlık hayvan çadırı kokusu efil efil geliyordu amcadan.Koku dalgalarını gözümle canlandırabiliyordum.(uykusuzdan örnekle)
Bunlar meğersem 7 kişi 6 sı karı-koca bi bu amcam heralde içlerinden birilerinin babası..Tahminimce de en üstteki fotoda karşıda hayal meyal seçilen daha gençce amcamın babasıydı..
Neyse..Yolculuk başladı.Derken oda nesi? Muavin
bugune kadar denk geldiğim en kıl muavin..
En son bebişimle bindiğimiz otobüste servis yaptığı insana ne demek istediğini anlamakta çok zorlandığımız sonunda evet siz ne alırdınız? cümlesini evet manasında kendince kısaltarak direk ve sadece Eeee? dediğine kanaat getirdiğimiz muavin bunun gibisi yoktur dediğim
türdendi.Bu ondan da fenaydı.Tuhaf bakışlarıyla süslediği siz ne alırdınız manasında aynı şekilde tek kelime ile '' sis?? '' diyerek kullanan bi tipti.Kıldı işte..
Fotoğrafı da yukarda..Karşıdan süpersonik bakışları ile kolonya dökmeye geliyor.Yanımda ki amcanın hareketlerine az sonra gelicez ancak bişeyi servis ederken sis?? dedikten sonra 1 saniye içinde tepki
vermezseniz yanınızdakine geçen bi adamdı..
Amca türkçe ya bilmiyordu yada konuşamıyordu artık yaşlılıktan,bi servisinde adam nolduğunu bile anlyamadan direk bana geçmişti sonra amcam eliyle ona yakın duran pepsi şisesine vurdu da üffff! sesleri eşliğinde amcama pepsi doldurdu.
Bir defa niyetlenip çay alıyım dedim servis haricinde,üstteki fotoda bana doldurduğu çayı görüyosunuz.Yarısı dolu bardağın.Yada yarısı boş.Ne demek istediğimi anladınız ama dimi?
Neyse yolculuk başladı,ilk servis yapıldı falan..Işıklar söndü,Karayip Korsanları:Ölü Adamın Sandığı vardı Star'da,Hanımın Çiftliği açıldı sonrasında..Gece 11 civarı ilk molayı verdik.Hava sisliydi,pusluydu hafif yağmur da vardı ama hızlı gidiyorduk.Otobüsteki teyzelerin Allah affetsin ama hindi gibi glu glu glu glu tarzı konuşmaları arada birilerinin yaşadığı öksürük krizleri ve yanımdaki amcanın da bu krizsel gürültüye Allah göstermesin akciğerlerinde bir sorun varmış gibi öksürerek katılması üstelik bunu gayet elleriyle ağzını kapatma,salya,mikrop vs lerini başkalarına aktarma gibi kaygıları taşımadan yapıyordu.Bense her bir öksürükte koltuğuma zaten sığamamışken iyice cama dönmek,ufalmak,ufalmak zorunda kalıyordum..
Bu arada unutmadan,bir ara 22.15 gibi benzin almak için durdu araba.Alpet petrol de durdu hatta elvan çakır petrol gibi bişeydi işletmenin adı.Pompacı adamın bile sigara içtiğini gördüm.Otobüsten inen herkes,diğer pompada benzin alan kamyoncu bizim otobüsün şöförü yolcusu muavini hepsi bildiğin pompanın 1-2 metre dibinde sigara içiyorlardı..Baktım sadece baktım..Allahım dedim doğu'ya gittikçe işler her bakımdan bi tuhaflaşıyor.Cahillik hepten azıyor be kardeşim..
Saat 12 gibi Ankara'ya yakın biyerlerde yokuşlardan birini çıkarken şöför değişikliği oldu.(bu arada setralarda çekiş problemi var travegolarda dahi-neoplanlarda zaten hissetmem beklenemezdi de-hissetmediğim bişeydi ama setralar yokuşta resmen bayılıyor be abicim) Aman allahım değişimle gelen şöför tosbaa edasında kullanıyordu,sanki yeni aldığı arabasının amörtisörlerini,motorunu zorlamak istemiyormuşçasına ağır gidiyor beni benden alıyordu.Zaten şu ana kadar saydığım etkenlerden dolayı bana zehir olmaya başlamış yolculuk iyice zor geliyor henüz 5buçuk 6 saat civarı bi süre geçmiş yoru yarılamışken cinnet eşiğine geliyordum.(İşte o arada çay istedim muavinden)
Normalde Sivas Tur hep Bolu Dağı Tüneli'ni kullanır.Kaynaşlı'da ziya şark tesisleri var orda mola verirdi.Bu kez malesef ki bi de setrayı görelim diyerek huzur turizm i tercihledim ve al sana huzur der gibi bir olaydı bu.Otobüs tünelden evvel son çıkış olan Abant çıkışından sapmak için yavaşlıyordu.Deli mi bunlar ne dedim,sonra dedim ki heralde dağda eski herkesin bildiği bir iki güzel dinlenme tesisinden birinde durcaklar dedim.Ne durması o dakikaya kadar saat 3 te İstanbul'a 320 km gösteren tabelalar saat 4'te 225 km yi gösteriyor saate 95 km olan hız dağa tırmanış aşamasında hem çekiş zaafiyeti hem sis yüzünden yarım saatte 15 kilometre yol alabilmemize neden olmuştu.Neyse saat 4.40 gibi molayı verdik.
Şimdi burda benim anlamadığım neden firma olarak böyle bi tercihleri var?Tünel zaman ve yakıt tasarrufu demek değil mi?Neden dağı,tosbaa hızında 10 metre önü görülmeyen bi sis içerisinde gitmek gibi bi ilke edindiniz kendinize?Dinlenme tesisleri ile anlaşmanız varsa gözden geçirin kardeşim fazladan 1 saat yol gittim çok afedersiniz ama ..çım acıdı,ayaklarım şişti lan!
Moladan sonra,12 gibi değişim yapıp uyumaya giden şöför geri gelişini radyoda çalan Emrah'ın Dön Bebeğim şarkısını tüm hoparlörlere vererek belli ediyor bir nevi ben direksiyondayım herşey kontrol altında rahat olun diyordu..
Bolu dağı ve Kaynaşlı molası sonrası aldığımız yol boyunca sisten gerçekten abartmıyorum 10 metre önü dahi zor görülüyordu ancak şöförün uykusnu aldığı her halinden belliydi.Tapa gaz yola devam ediyor sis farları yetmiyor sisin içinde uzunları yakmak gibi acemi şöförlerin dahi yapmayacağı şeyleri deniyordu.Tüm arabalar dörtlülerini yakmıştı evet bizim otobüsünkiler de yanıyordu ancak bu acele niyeydi?Geç falan kalmıyorduk zira hesaplarıma göre Sivas Tur'un önceden denediğim 19.30 arabası sabah 8 gibi İstanbul'da oluyordu bu da kasmadan o civarda varacaktı.Bahsettiğim satırları yazarken o sisin içinde sol çektiğimiz iki otobüs;Süha Turizmin yeni olduğu belli starlinerı ve Kamil Koç'un Man Fortuna'sında koltuk arkası ekranlarda Kurtlar Vadisi izleniyordu derken oda nesi aman allahım birisi tam şu anda metanı saldı aman yareppim teyze? amca? molada naptınız ya siz? Yazık günah bizimki de burun derkeeen cümlem bitmeden
kıl muavinimiz oda spreyini kaptığı gibi kokuya son veriyor,gecenin kendi adına en etkili performansına imza atıyordu.
Saat 5.19..Manga'dan Kal Yanımda çalıyorken şerit çizgilerini izliyorum.Amca ani bir hareketle ayağa fırlıyor üzerindeki mont kaban herneyse adı artık onu çıkarıyor ve burun reseptörlerimin alıştığı bu yüzden artık alamadağımı sandığım kurban çadırı kokusu tekrardan ortalığı sarıyordu.
Bununla da kalmıyor dizlerinin üstüne koyduğu montunu elleriyle bastırırken benim sol bacağıma bastırıyordu.Ya sabır! çekip canım thy ben seni niye aldatıyorum deyip kafamı camdan çeviriyorum.İz bırakanlar unutulmaz çalıyor,eminim bu şarkının sözleri yazılırken bi insanın hayatında bu tarz bi yolculuğun bırakabileceği izler kastedilmiyordu ama benim için öyle oluyor.Tabi ben bu satırları yazarken aksiyon kesilmiyor dışardaki dinlenme tesislerinin ışıklarının yoğunluğuna orantılı olarak amcam kafasını cama dolayısyla benim olduğum yöne çeviriyor öksürmeye devam ediyordu.Bu hareketi yaparken,ben nefesimi minimum 3-4 saniye tutmak zorunda kalıyordum.Sivas'ta ki öksürük konusunu Arda Turan ile birlikte dile getirmiştim,ordan ayrıldıktan sonra bu gece de hasta olmamak için dua ediyorum Allahım'a.
Tüm bunları planlayıp yazmışım gibi gözükebilir ama hepsi şaka gibi ama gerçek.Saate bakıyorum 5.30 açıyorum evvelden hazırladığım boşnakça playlistimi Şaban Şauliç'ten sam za stolu jedan covjek sjedi çalıyor..
Bu kısımdan sonra otobüs yolculuklarımd çok nadir olan bişey gerçekleşiyor ve uyuya kalıyorum.7.30 civarı muavinin dudulluya geldiğimizi bildiren anonsuyla uyanıyorum..
İşte bir yolculuğun anatomisi..Siz siz olun Huzur Turizmle hiçbiyere gitmeyin..Hatta otobüsle gitmeyin az daha verin uçakla gidin..Yazık günah bunca eziyete..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder