Pazartesi, Haziran 28

Teknik patron Aykut Kocaman

Uzun süredir konuşulan,beklenen oldu Fenerbahçe Yönetimi Futbol takımının başına geçtiğimiz yıl sportif direktörlük görevinde bulunan Aykut Kocaman'ı getirdi.

Yaklaşık 1 haftadan biraz fazla bir süredir Daum ile tazminat konusunda anlaşılmaya çalışıldığını biliyoduk.Bir ara Daum'un 'takımında başındayım' açıklaması ilk başta herkeste Daum kalıyor fikri oluşturdu ancak ilk şoku atlattıktan sonra bunun tamamen Daum'un tazminatını almadan gitmek istememesi ile ilgili olduğunu anlamak da zor olmadı.

Neyse ki önceki yıllarda transfer konularında yumurtanın kapının ucuna gelmesini bekleyen yönetim bu konuda beklemek yerine Daum ile anlaşma yoluna gitti ve 2 senelik daha sözleşmesi olan Alman hoca ile,tazminat konusunda 2 yıllık ücretinin %30-40 ı civarı bir miktara denk gelen 2.3M €'da anlaşarak yolları ayırdı.

Aykut Kocaman'ın takımın başına geçmesinin pek çok açıdan olumlu getirisi olacaktır.Bir kere Türk spor kamuoyu ve futbol camiası tarafından kabul gören 'efendi duruşu' zaten bir kaç yıldır Zico hariç teknik patronlardan yana dertli Fenerbahçe taraftarının haricinde diğer takım taraftarlarının da Fenerbahçe'ye karşı olan sert tutumlarını yumuşatabilir.

Türk oyuncuların çoğunlukta olduğu bir ortamda aynı dili konuşan bir hocanın bulunması da Türklerin performansına katkı sağlamasının yanısıra rekabeti de arttıracaktır.Sportif direktör olarak bir nevi hem kulüp içinde kendi yerini hazırlayan ve ısınma turları atan Kocaman sezon sonu itibariyle 2-3 tanesi Fenerbahçe'ye karşı oynamış oyuncular için transfer çalışmalarında bulunarak takımın yıllardır kapanmayan bazı eksiklerini kapatma yoluna gitmiştir.(Tuncay-Stoch) Bunun üzerine teknik patron koltuğunda da üstüne koyarak ilerlemesi pek muhtemeldir.

Evet belki Fenerbahçe gibi büyük takım çalıştırmışlığı yok ancak bu kulübün,bu camianın ona şu an ülkemizde yer alan isimler arasında Rıdvan Dilmen ile birlikte en çok saygı duyduğu göz önüne alınırsa kendisine gösterilecek sabır eşiğinin de yüksekten tutulacak olması kendi açısından ilk dönemde yaşayabileceği sıkıntıları aşması konusunda avantajına olacaktır.

Ben Aykut Kocaman'ın takımın başına geçmesi konuşulmaya başlandığında yazdığım yazıda onun yıllardır takımın başına geçmesini isteyen pek çok taraftar gibi,ona beslediğim inancı yansıtmıştım bu satırlara.

Taraftarın yönetimin beklentilerini karşılayacak kapasitesi olduğuna inanıyorum ve bu özelliğini göstermesini hem diliyor hem umuyorum.Hayırlı olsun.



(P.S.11 gün önce yazmışım son postu.İstanbul'a geldiğimizden beri iş,güç,gezme tozma gibi mevzular dışında kişisel bazı sebeplerden ötürü boşladım blogu nete girebildiğim zamanlarda da twitter'da takılmayı tercih ettim.Hala takipte olmayan varsa buyursun gelsin orda da güzel muhabbetler dönüyor keza.)

Çarşamba, Haziran 16

Güney Afrika 2010 incelemeleri {H Grubu}

35 maçlık yenilmezlik serisine Konfederasyon Kupasında ABD tarafından son verildiğinden bu yana 10 maçlık kazanma serisi kazanan İspanya H Grubunun olduğu gibi turnuvanın da Brezilya ile birlikte en ciddi favorilerinden.

İspanya Del Bosque yönetimi altında son Avrupa Şampiyonu apoleti ile katıldığı turnuvada en 'herşeyi yerli yerinde' olan takım olarak gösteriliyor.Cesc Fabregas,David Villa ve Fernando Torres takımın en güvendiği isimler.Şüphesiz Xavi,İniesta gibi isimler de İspanya'nın işleyen düzeninin en önemli noktaları ancak yaşadıkları sakatlıklar sıkıntı yaratıyor.

Tek tek saymaya kalkarsak her bölgesinde Avrupa'nın en iyi oyuncuları yer alıyor.Potansiyelleri yine sonuna kadar gidebileceklerini gösteriyor.Sakatlıklardan yana başları daha da derde girmez ise Avrupa Şampiyonluklarına Dünya Kupası zaferini de eklememeleri için hiçbir sebep yok.

Takımın tamamı izlenmeye ve yazılmaya değer ancak kalede Casillas dünyanın en iyi 3 kalecisi arasına rahatlıkla girebilecek durumda.Forvette Fernando Torres-Villa ikilisi Arjantin'in sahip olduğu hücum gücüne rakip niteliğinde.Ve orta sahada Xavi-Inıesta-Alonso gibi isimler izlenmeye değer.Onlar olmadan Messi'nin Arjantin'de hünerlerini sergilemekte sıkıntı yaşadığına şahit olduk.

Şili takımı turnuvada yer alan Güney Amerika takımları arasında kıtanın ekolünü halen oyun stiline yansıtan belki de yegane takım.Brezilya'nın dahi artık Batı Avrupai oyunu benimsemesinin tartışıldığı bir noktada Arjantinli hoca Marcelo Bielsa ile sürekli hücum futbolunu oynayan bir ekip.

Avrupa'nın çeşitli takımlarında oynayan etkili oyuncuları var.Alexis Sanchez,Matias Fernandez,Mark Gonzalez,Jorge Valdivia ve golcü oyuncu Humberto Suazo takımın en önemli isimleri.Genç ve dinamik oyunculardan kurulu Şili takımının belki de tek handikabı 1962 Dünya Kupası'ndan bu yana bu turnuvada maç kazanamamış olmaları olabilr.

Bu turnuvadaki hocalar arasında 18 kez ile en çok kupa kazanmış isim olan Ottmar Hitzfeld'in başında olduğıu İsviçre Euro 2008'den sonra bir değişim geçiriyor gibi.Elemelerde evinde Lüxemburg'a kaybeden takım korkulu rüyalar görmüş sonrasında yinede gruptan çıkmayı başarabilmişti.

Philipe Senderos,Alexander Frei ve Tranquillo Barnetta gibi isimler halen kadroda ve takımın en önemli silahları.Blaise N'Kufo da elemelerde etkili olmuş bir isim ve kupada da gol yollarında katkı sağlamaya çalışacak.Dünya Kupası tarihinde gruplarda gol yemeyerek elenen tek takım olma özelliğini 2006 Dünya Kupasında kazanan İsviçre Hitzfeld gibi bir teknik hoca ile ikincilik adına sonuna kadar mücadele edecek bir takım olacak şüphesiz.

Honduras milli takımını 2 ay kadar önce İnönü'de milli takımımız ile yaptıkları maçta izlemiştik.Eski Inter'li forvet David Suazo,Tottenham'lı orta saha Wilson Palacios Avrupa'da bilinen kaliteli isimleri takımın.Carlos Pavon takımın en golcü ismi.Geri kalanı Honduras liginde top koşturuyor.Zayıf bir takım Honduras.Gruptan çıkma adına İspanya dışındaki 3 ekipten en az şansa sahip olduklarını söylemek zor değil.


Başta da söylediğimiz gibi İspanya grubun net favorisi.İkincilik adına İsviçre ile Şili'nin çekişeceğini ancak ofansif olarak daha güçlü gözüken Şili'nin daha şanslı olduğunu düşünüyorum.

Salı, Haziran 15

Güney Afrika 2010 incelemeleri {G Grubu}


Kupanın ölüm grubu olarak gösterilen G Grubu'nda Kuzey Kore'yi bu tanımın dışında tutmak gerek.

Kuzey Kore takımı turnuvanın puan alamayacak takımları arasında bir sıralama yapılsa en yüksek ihtimalle ilk sırayı alacak takım olurdu.Şöyle ki takımın en golcü oyuncusu Kim Myon Won'u 23 kişilik listede kaleci olarak göstererek akılları sıra uyanıklık yapmak istediler.Olaya uyanan Fifa olunca en golcü oyuncuları bir kaleci olarak kadroda yer alıyor şuan.Ve onu kale dışında bir mevkide oynatma imkanları yok.Güney Asya'nın Rooney'i olarak adlandırdıkları Jong Tae Se dışında vasat hatta vasat altı bir kadroya sahipler.0 puanla kapatmaları kesin gibi.

Fildişi Sahili hem teknik hem fiziki olarak kupada Afrika takımları arasında en göze çarpanlarından biri.

Bu akşam Portekiz ile karşılaşacak olan takımda Drogba yaklaşık 10 günce önce Japonya ile yapılan hazırlık maçında kırılan ikincil kol kemiği için geçirdiği ameliyatın üstünden 1 hafta kadar bir süre sonra oynayabilecek durumda.Bugün sonrada da olsa oyuna girebilir.

Kadroda Salomon Kalou,Kolo ve Yaya Toure kardeşler,kaleci Boubacar Barry,Didier Zokora ve Galatasaraylı Keita gibi isimler var.Afrika'da ki eleme grubundan namağlup olarak çıkmalarında rağmen Vahid Halilhodzic'le yollarını ayırarak Sven Goran Eriksson ile anlaştılar.Sebep neydi bilemiyorum ancak Eriksson'un Halilhodzic'ten ne üstün yanını gördüler merak ediyorum açıkçası.

Turnuvada her takımı yenebilecek kapasiteye sahipler.Sakatlıklar canlarını sıkmazsa gruptan çıkma adına bir hayli şanslılar.

Portekiz Nani'nin turnuva hazırlıkları başladıktan 2 gün sonra kadrodan ayrılmasına üzülürken dün havalanında Nani'nin 2 güne bişeyim kalmaz tarzı açıklamaları ortalığı karıştırmış.

Portekiz dünyanın en iyi pas yapan ekiplerinden biri.Başta Cristiano Ronaldo olmak üzere çok teknik isimlere sahipler.Pas becerileri Brezilya ile yarışır düzeyde aslında.2 eksikleri var bana göre.Bir klas bir golcü eksiklikleri var,Nuno Gomes'den sonra öyle bir ismi bulmakta zorlandılar şu anki kadroda Hugo Almeida ve Liedson Portekiz dışında pek istikrar sağlayamamış isimler.Neden 23 kişilik kadroda ligimizde harika bir sezon geçiren Makukula düşünülmedi sorulması gereken bir soru.İkinci sıkıntıları ise defans arkasına atılabilecek yüksek toplar.

Kadrodaki Deco,Pepe ve Liedson'un Brezilya asıllı olmaları da Brezilya ile yapacakları maç hakkında izlenmesi gereken ayrı bir anektod.

Grubun favorisi tabiki Brezilya.Bu turnuvadaki kadroları her yönden komple.Tarihi boyunca düzenlenen tüm Dünya kupalarına katılma ve 5 kez de kupayı kaldırma başarısı gösteren Brezilya 6.kez bu işi başarma adına yine favori gösterilen ekip.

Basit bi şekilde formda Kaka ve Luis Fabiano ile Brezilya'nın son 4 e kalabileceğini öngörseniz kimse karşı çıkmaz.Dunga'ya Brezilya basınında takımı Brezilya'nın bol pasa dayalı oyun anlayışından çok Batı Avrupa tarzı oynattığı yönünde eleştiriler olduğunu da hatırlatalım.

Defansta Inter'de harika bir sezon geçiren ve önümüzdeki sezonun pek muhtemel Real Madrid yolcusu Maicon'un yanısıra Lyon'lu Bastos da dikkatle izlenmesi gereken isimlerden.Ortasahada Kaka ve Elano takımın şefleri görünümündeyken ileri uçta Luis Fabiano ve Robinho ikilisi takımın gol silahları olacak.

Özellikle Galatasaray'a geldikten sonra gözden düşen Elano'nun kendini göstermek adına bu turnuvada çıkış yapması beklenebilir.

Brezilya grubun favorisi ve hernekadar ölüm grubu dense de şu kadroyla,iyi de bir kaleci bulmuşken liderliği kimseye bırakacaklarını sanmıyorum.İkincilik için Portekiz ile Fildişi sahilinin kapışmasını izlemek keyifli olabilir.Bu akşamki maçta bu nedenle aman gol yemeyelim düşüncesi hakim olabilir her iki takıma da.Keza aralarında oynanacak maç üst tura çıkanı belirleyebilir.

Pazar, Haziran 13

Ricardo Quaresma Beşiktaş'ta

Beşiktaş uzun süredir peşinde olduğu Ricardo Quaresma ile 3 yıllık sözleşme imzaladı.Q7 için Inter'e 7.3M € oyuncuya ise ilk sene 3.5 kalan iki yıl 3.75M € ödenecek.

Quaresma Portekiz futbolunun son yıllarda Ronaldo ile birlikte yetiştirdiği en önemli oyunculardan biri.Henüz 27 yaşında olan futbolcu Lizbon altyapısından yetiştikten sonra Porto'da kendisni göstermiş ve ardından Barcelona,Chelsea ve Inter gibi ekiplerde forma giymiş ancak bu takımlarda bekleneni verememişti.

Son olarak formasını giydiği Inter'de Mourinho'nun 'Quaresma çok yetenekli fakat taktik disiplinsizliği onun en olumsuz yanı' diyerek Şampiyonlar Ligi kadrosuna almadığı yıldız oyuncu Inter ile ipleri koparmıştı.Türkiye'ye gelmeye bu zamana kadar sıcak bakmayan Q7 sonunda ikna edilebildi ve Cuma günü İstanbul'a gelecek.

Disiplinsiz olabilir,zaman zaman bencilliği ve Mourinho'nun da dediği gibi taktiksel anlamda disiplinsiz oluşu ve gece hayatını sevmesi problem olabilir ancak yetenekleri tartışılamaz.Beşiktaş taraftarının kendisini ateşleyebileceği ihtimali umut verse de işin sonunda Portekizli oyuncunun saydığımız dezavantajlarının baskın olması ve hatta zaman zaman Beşiktaş yönetiminin ödemelerde sıkıntı yaşarken Quaresma'nın aldığı ücretin takım içinde sıkıntı yaratabilme ihtimali ikinci bir Ortega vakası olarak sonuçlanmasına da neden olabilir.

Quaresma'ya her zaman bir sempatim olmuştu.Rakip bir takıma gelmiş olması farketmez Q7 nin transferi ligimiz için de önemli bir gelişmedir.Pes oynarken Inter'i aldığımda Figo'nun yerine alacak kadar sempati duyduğum bu adamın oyunundan zevk almayı umuyorum.Beşiktaş'a hayırlı olsun.

Dünya Kupası Gün 1&2


Turnuva gayet vasat bir açılış töreninin ardından ev sahibi Güney Afrika-Meksika maçı ile başladı.İlk yarısında bulduğu fırsatları cömertçe harcayan Meksika'nın en iyi isimlerinden biri Giovanni Santos'tu aslında.Kaçan pozisyonların ardından kalelerinde golü gördüler ancak Güney Afrika'da 1-0 öne geçmenin ardından kendi kaçırdıkları pozisyonlardan sonra skoru korumaya kalkışınca beraberlik golünü gördüler kalelerinde.Güney Afrika gruptan çıkma adına direk rakibi olan Meksika'ya kaybettiği 2 puanla turnuvada gruptan çıkamayan ilk ev sahibi unvanı adına iyi! bir adım attı diyebiliriz.Meksika ise beklediğimden zayıf bir görüntü çizdi.Afrika gibi 2-3 dikkat çeken oyuncu hariç vasat bir takıma karşı bulduğun pozisyonları atmak zorundasın bu tunruvada ilerlemek istiyorsan.


Grubun diğer maçı Urugay-Fransa idi ve şu ana kadar oynanmış 5 maç içindeki en sıkıcı maç olduğunu söyleyebiliriz.Başladığı gibi 0-0 biten maçı izlemeyenler hiçbirşey kaçırmadılar.2 ay sonra yerini Blanc'a bırakacak olan Domenech'in kağıt üstünde göz kamaştıran Fransa'sı sahada hiçbir varlık gösteremedi.Koca maç 2 pozisyona girebildiler.Ribery hiç etkili değildi.Anelka ileri uçta çok yanlış kaldı.Turnuvaya takımını kendi elleriyle! taşıyan Henry'nin oyuna girdikten sonra hakemden el var! bahanesiyle penaltı beklemesi ironikti.

Uruguay'da Forlan en çok göze batan isimdi.Lugano defansta hatasıza yakın top oynadı.Grubun kağıt üstünde favorisi Fransa'dan 1 puan alarak başlamak önemliydi onlar adına.
Turnuvanın ilk 4 favorisi arasıdna gösterilen Arjantin-Nijerya maçı en zevkli geçmesi beklenen maçlardandı.Arjantin maça hızlı başladı.Messi maç boyunca kaçırdığı pozisyonların yarısını atsa gol krallığı adına büyük adım atmıştı şimdiden.Gol Heinze'nin güzel kafa vuruşuyla geldi ve iki ekipte bulduğu pozisyonları gole çeviremeyince 1-0 bitti.Arjantin kadrosu itibariyle önde oynamak zorunda olan bir ekip.Defans bölgesinde çok düzensizler ve gruptan çıksalar dahi sonrasında çok sıkıntı yaşayacaklar.Evet Veron maçın en çok koşan ve pas trafiğinde etkili olan ismi olabilir Arjantin adına ama özellikle sağ bekte Jonas Gutierrez'in Javier Zanetti'ye hangi akıl ve mantıkla seçilmiş olabileceği sorusu hepimizin aklına geldi.Keza Cambiasso'nun varlığı da özellikle top rakipteyken en çok aranan şeydi.

Nijerya Lars Lagerback yönetiminde bir düzene girmeye başlamış ancak tam olarak oturmamış bir ekip görünümünde.Yine de beklediğimden iyilerdi aslında.Arjantin ileri uçta etkili isimlere sahip sonuçta.Nijerya ise Arjantin'in savunma bölgesinde yaşadığı sıkıntıların üzerine gitmekte hayli iyiydi.Poizsyona da girdiler ancak gol vuruşunu yapamadılar.

Grubun diğer maçında Ji Sung Park önderliğinde Güney Kore'yi Euro 2004'te kornerden attıkları gollerle şampiyonluk yaşayan Yunanistan'ın 10un üzerinde kullandığı kornerlerden bir şey elde edemediği maçta 2-0 yendi.İlk gol kornerden geldi Kore takımı adına.Yunanistan çok etkisiz vasat gözükürken Güney Kore'li oyuncular da fiziksel olarak çok zayıf gözüktü bana.İkili mücadelelerde omuz yiyen her oyuncu toptan uzak kaldı.
C grubunun ilk maçı dün gece oynandı.Capello yönetiminde değişen ve bu turnuvada eski günlerine dönmelerine oldukça ihtimal verilen İngiltere ABD ile karşılaştı.İki ekip arasında bir tansiyon mevcuttu maç öncesinde ve epey güvenlik önlemi vardı maçta.

Geride bıraktığım ilk final haftası sonrası yaşadığım uykusuzluk problemini atlatmak için Arjantin maçından sonra 2 saat kestiriyim derken maçın ilk yarısnı kaçırdım.Gerrard'ın erken gelen golü ve Capello'nun kimi seçeceği pek konuşulan kaleci konusundaki Robert Green tercihi ile Green'in Dempsey'in beraberliği getiren golündeki hatası ilk yarıda olup bitenlerdi.

5 maçın ardından dikkat çeken 2 şey var.Birincisi şüphesiz vuvuzela.Bi süre sonra alışıyorsunuz ancak bazen cidden televizyonun sesini kısma ihtyacı doğuruyor.5 maçta totalde 7 gol atıldı.Şampiyonlar Ligi ve Avrupa'nın önde gelen liglerinde gördüğümüz yüksek performansların yansımalarını izlemeyi beklediğimiz kupa bu bakımdan durgun başladı.Ve Arjantin ile İngiltere'nin durumunu gördükten sonra asıl favorilerin İspanya ve Brezilya olduğunu düşünmemek elde değil.Hoş 2006'da şampiyon olan İtalya da ABD ile berabere kalmıştı.İngiltere de bu beraberliğin üstüne koyup tarihte tekerrür vol. bilmem kaçı bizlere seyrettirebilir.Henüz bunu konuşmak için erken.

Güney Afrika 2010 incelemeleri {F Grubu}

Son şampiyon İtalya.Cannavaro,Camoranesi,Gattuso,Zambrotta,Buffon ve Pirlo'nun 30 yaşını geçmiş olması Lippi'ye neden gençlik aşısı uygulamadığını sormasına neden oluyor İtalyan basınının.Ancak birşey unutulmamalı,gruplar sonra erdikten sonra üst turlarda artan yaşın getirisi olan tecrübe bazen pek çok şeyden önemli olabiliyor.

Herşeyden önce İtalya'nın sahaya nasıl bir kadro ile çıkacak olursa olsun gruptaki rakipleri Paraguay,Yeni Zelanda ve Slovakya'yı yenmeleri normal sonuç olacak.İtalya milli takımında Pirlo'nun ilk maçı kaçıracak oluşu ve tam olarak ne zaman hazır olacağının belirsizliği sıkıntı yaratıyor.2006'da şampiyonluğu getiren defansın göbeğindeki Cannavaro-Chiellini ikilisi ile ileri uç arasındaki pas trafiği sekteye uğrayabilir.

İtalya'da gözler ligde çok iyi bir sezon geçiren Di Natale'de olacak şüphesiz.Pazzini ve Quaglierella da iyi geçirilen sezonlar sonrası Villareal'li Rossi ve Milan'dan Boriello'ya tercih edilmiş iki isim oldular.İtalya adına turnuvada 3 ismin performansı belirleyici olabilir.Kaptan Cannavaro iyi geçen sezonun ardından bu turnuvada da performansıyla savunmanın direği olacak.Buffon şüphesiz hala dünyanın en iyi kalecilerinden.Grup aşamasında fazla zorlanmayabilir ancak ilerki turlarda ona iş düşecek.İtalyanların geleceğin kaptanı ismini koyduğu Daniele De Rossi orta sahanın yükünü çekebilecek,takımı organize edecek isim olacak gibi.

Slovakya'yı kadrosu okadar potansiyelli olmasada Sırbistan gibi süpriz yapabilecek takımlar arasında görüyorum.Slovakya ile ilgili ilginç bir detay takımın başındaki Vladimir Weiss'ın aynı adı taşıyan City'li 89 doğumlu oğlu da kadroda ve Fenerbahçe'nin son transferi Miroslav Stoch ile birlikte takımı sürükleyebilecek gençler arasında gösteriliyor.

İlk kez Dünya Kupası'na katılan Slovakya defansı Martin Skrtel'in üzerine kurulu.Marek Hamsik ve Sestak gol umudu olurken Beşiktaşlı Holosko ve Ankaragücü'nden hatırlyacağımız Saparra da takımın önemli isimlerinden.

Paraguay elemelerde gösterdiği performansla dikkatleri üzerine çeken yıldız oyuncusu Cabanas'ın bir barda başından vurulması ile sarsılmıştı.Onun yokluğunda geride kurdukları iyi savunma anlayışına hızlı çıkışlarını eklyerek Benfica ile harika bir Uefa kupası geçiren Oscar Cardozo,sakatlıklarla geçen bir sezonun ardından Güney Afrika'ya gelen Roque Santa Cruz ve Dortmund'da 18 gol atan Lucas Barrios gibi isimlerin ayağına bakacaklar.Keza Nelson Valdez'i unutmamak gerek.

4.kez üst üste bu kupaya katılan ve elemelerde Arjantin ile Brezilya'yı yenme başarısı gösteren Paraguay'ın gruptan çıkma adına şansı oldukça fazla.Defans hattının da etkili olduğunu gözönüne alırsak tek sıkıntıları orta sahada yaratıcılık olabilir.Aslında pek de ihtiyaçları yok buna çünkü mantaliteleri kanatlardan hızlı çıkmak üzerine kurulu.

Yeni Zelanda bu turnuvada bulunmaktan memnuniyet duyacak olan ve alacakları bir puanın bile kendileri için bir başarı sayılacağı gruplardan biri.Grupta 3 mağlubiyet alacak takımlar arasında favorilerden biri olarak gösteriliyorlar.Blackburn'den Ryan Nelsen takımın yıldız oyuncusu.İyi mücadele ve takım oyunu playofflarda Bahreyn'i geçerek buraya gelmelerini sağladı ancak grupta alabilecekleri bir puan bile onlar için başarı sayılacak.

İtalya her zaman olduğu gibi eleştirilse de yaşlı da dense böyle turnuvaların takımı olduğu bilinir.Ben en azından çeyrek finale kadar sendeleseler de gelirler diye düşünüyorum.Paraguay'ın gruptan çıkma şansı en az İtalya kadar var desek yanlış söylemiş olmayız.Slovakya bir sürpriz yapıp Paraguay'ı safdışı bırakmaya çalışacak yada İtalya'ya yapılan tüm bu eleştirilerin gerçekleşmesi ve 2002'de Fransa'nın yaşadığı gibi gruplardan çıkamamalarını umacaklar.

Krasic'in kararı

Fenerbahçe Krasic'ten vazgeçmiyor.Miroslav Stoch transferinin ardından sağ kanadı da güçlendirmek isteyen kulüp her yolu deniyor.Geçtiğimiz 1 hafta içinde Krasic'in Juve'de oynamak istediği şeklinde haberler gelmişti.Cska'nın 15M€ bonservis bedeli istediği Krasic için Juve 1.5 u daha sonra olmak üzere 13.5m€ teklif etmiş ve iki kulüp bu fiyatta anlaşmıştı.

Geçtiğimiz gün transferi sonlandırmak üzere Rusya'ya giden Juventus genel menejeri Guiseppe Marotta'nın Rusya serüveni çok kısa sürdü ve apar topar İtalya'ya dönen Marotta Cska'nın işi yokuşa sürdüğünü,önümüzdeki hafta başına kadar bekleyeceklerini Cska'nın ya anlaştıkları fiyata tamam demelerini bekleyeceklerini yada beklemede tuttukları diğer isimlere(David Silva,Joaquin,Robben)yöneleceklerini açıkladı

Cska'nın işi yokuşa sürmesinin nedeni olarak Krasic'i isteyen başka kulüpler olduğunu belirtmeleri gösterilmiş.Bunun sebebi olarak da özellikle bizim basında Aziz Yıldırım'ın dostu olduğu ifade edilen Azeri iş adamı Mansimov'un hem Cska'yı hem de Krasic'i ikna etmede aracı olmaya çalıştığı gösterildi.

Fenerbahçe'nin Cska ile anlaştığı ve işin Krasic'in ikna edilmesine kaldığı bir gerçek sanırım.Krasic'in ise transfer konusundaki kararını Dünya Kupası sonrasında vereceği biliniyor.Juventus'un kupa sonrasında kadar beklemeyeceğini açıklamasının ardından Krasic'in Fenerbahçe'ye transferi okadar da uzak bir ihtimal değilmiş gibi gözüküyor.

Edit:Quaresma'yı Beşiktaş'a satan Inter de Krasic icin devreye girmiş.Krasic'in menejeri Sırp oyuncunun %100 İtalya'ya gideceğini sadece gideceği takımın belli olmadığını söylediği yönünde haberler var.Böyle bir durumda Fenerbahçe nekadar etkili olabilir ikna vs konusunda,bekleyip göreceğiz.

Cuma, Haziran 11

Drogba yeniden idmanda

Japonya ile oynanan hazırlık maçı sırasında koluna aldığı darbeden sonra oluşan kırık nedeniyle ameliyat geçiren 32 yaşındaki Drogba bu olayların üzerinden 1 hafta geçmeden koruma amaçlı bir aparat eşliğinde hafif te olsa yeniden idmana çıktı.Bir kol kırığından bahsediyoruz ve bu kırığın bukadar kısa süre ardından idmana çıkabilen azmanvari bir bünyeye sahip bu adam için Fildişi Sahilleri teknik patronu Sven Goran Eriksson şöyle konuşmuş:

''Yarın maçımız olsa oynayamaz derdim ama ilk maçımıza bir kaç gün daha var.Oynama ihtimali var.''


Güney Afrika 2010 incelemeleri {E Grubu}

Avrupa elemelerindeki tek 5li gruptan kolay rakiplerin yanında 8/8 yaparak çıkan ve defansın önünde yer alan 6 oyuncusunun da bu sezon oldukça iyi performanslar çıkardığı Portakallar burda da liderliğin net favorisi.Bu arada finallerim devam ettiği için seriye devam etmekte zorlandım ancak E Grubu ilk maçlarının Pazartesi oynayacağını düşünürsek ozamana kadar tüm gruplar yetişmiş olur diye umuyorum.

Bu kez grubun favorisi ile başlıyorum.Hollanda deyince bu sezon aklıma Robben'den başka kimse gelmedi.Arada yaşadığı ufak tefek sakatlıklar harici mükemmele yakın bir sezon geçirdi Bayern Münih'te.Manchester United'a attığı gol halen hafızalarda.4-5 gün önce diz arkası kirişinde yırtık olduğu söylenmiş,o da mı kupada izleyemeyeciğimiz oyuncular arasına katılacak şüphelerini doğurdu.Ancak neyse ki yapılan tetkik ve başlanan tedavi sonucu oynayabileceği görüldü.

Van Persie'nin sezonun yarısını sakat olarak geçirdi ancak sezon sonuna doğru 3-4 maç oynama şansı bulmuştu.Liverpool'a geldiğinde forvet oyuncusu olan ancak giderek kanat oyuncusuna dönen Dirk Kuyt hızı ve şutlarıyla her zaman etkili olabilecek bir isim.Yine İnter'de oynadığı futbolla parlayan ve kendisine inanmayan Madrid'i elerken takımının başrol isimlerinden olan Sneijder ve Huntelaar da Hollanda'nın rakiplerinin çekinceği isimler olacak.Van der Vaart ve Van Bommel de atlanmaması gereken isimler.

Hollanda'da Van der Sar'ın yerini Stekelenburg alacak.Çok beğendiğim bi kaleci değil işin açığı.Ayrıca defans bölgesinde de Andre Ooijer ve Hamburg'lu Mathijsen de pek güven veren isimler değiller.Sağ bekte Everton'lı Heitinga'nın solda ise şu anki kadronun 99 kez milli sayısıyla en çok bu formayı giyen 35 yaşındaki ismi Van Bronckhorst olacak.Hollanda'nın parlayan ismi bir önceki sezon Twente'de yaptığı parlama ile dikkat çeken Eljero Elia olabilir.Turnuvanın zevkle izlenecek takımıdır Hollanda.Yarı final görmeleri içten bile değil.Klas,sürat,yetenek,oyun stili gibi pek çok özelliğe sahipler.

Kamerun turnuvada yer alan Afrika takımları arasında sürprize yakın gördüğüm takımlardan.Zaten bugüne kadar Afrika kıtasından 6 kez ile en çok katılan takım olmaları da bunun göstergesi.Kadrolarında ülkemizden Song,Geremi ve Hamidou da yer alacak.Forvette Samuel Eto'o ve kalede Kameni takımın en çok güvendiği isimler.

Orta sahayı Geremi ve Lyon'lu Makoun çekip çevirmeye çalışacakken Arsenal'li Alexandre Song'da orta saha ile forvet arasındaki iletişim, sağlayacak.Defansın göbeğinde Song ve Tottenham'lı Bassong olacak.Bekler,stoper ve libero bölgesi için alternatifler bol.

Teknik direktörün Lyon'un eski hocası Le Guen olduğunu söylemeden geçmeyelim.Takımın başına geldiğinden beri bir düzen getirdiği konuşuluyor.Kamerun'un Sırbistan'a 4-3 yenildiği ve Eto'o nun oynamadığı maçı izledim,yedikleri goller arasında çok komik olanlar da vardı ancak Eto'o olmadan Sırbistan gibi Şubotiç ve Vidic gibi ikiliye sahip bir takıma 3 gol atmaları ofansif oynadıklarının göstergesi.Ayrıca Le Guen'in Eto'o ya partner olsun diye çağırdığı Mallorca'lı Webo'nun da takıma pozitif katkı sağladığını söylemek gerek.

Danimarka hernekadar grubunu Portekiz ve İsveç'in önünde tamamlasada Agger ve Bendtner haricinde ilk11 forması giyecek Gronkjaer,Jorgensen,Tomasson,Rommedahl gibi isimlerin artık miyadı dolmak üzere oluşu,beğendiğim kalecileri Sorensen'in sakat oluşu ve Drogba gibi ilk maçı kaçırma riskinin bulunması sıkıntı.Elemelerde gösterdikleri performansı göstermelerini zor görüyorum.

Japonya kupaya sürekli katılmakta sıkıntı çekmeyen ancak kupada pek tehdit oluşturmayan bir ekip haline bürünmeye başladı sanki.Takımın başında '98de de görevde olan Okada var.Son 5 Asya kupasında 3 şampiyonluk elde etmeleri saygı duyulacak bir başarı olsa da yaşadığı sonu gelmez sakatlıklar sonucu simge haline geldiği Celtic'ten koparak Espanyol yolunu tutan Nakamura,bu yıl Cska'da dikkat çeken Honda,Wolfsburg'lu Hasebe takımın elle tutulan yegane isimleri.

Genç yetenek Naoki Yamada Japonya Ligi'nde adından sıkça söz ettiren bir isime benziyor.Brezilya asıllı Tulio da dikkat çeken bir diğer isim.Fiziksel olarak zayıf ve ağır bir takım olmaları,duran toplarda sürekli sıkıntı yaşamaları ve bu 3 özelliğin gruptaki diğer 3 takımın da iyi yaptığı işler oluşu kaderlerinin ne olduğunu belli ediyor fazlasıyla.

Hollanda ve Danimarka ile çekişecek olsa da bir kaç adım önde gördüğüm Kamerun'un ilk iki sırayı almasını bekliyorum.Özel olarak Hollanda'nın en az yarı final görmesini de umuyor ve inanıyorum açıkçası.

Perşembe, Haziran 10

Miroslav Stoch Fenerbahçe'de!

Fenerbahçe ezeli rakibi Galatasaray'ın 1 aya yakın zamandır peşinden koştuğu 21 yaşındaki Slovak Miroslav Stoch'u 2 gün gibi bir zamanda 4 yıllığına kadrosuna kattı.

Tabi ki bugün internet sitelerinde ve yarın gazetelerde doğal olarak işin ezeli rekabette Fenerbahçe'nin attığı çalım olarak yer alacak olması kaçınılmaz.

Galatasaray öncelikle orta sahanın orta bölgesinde zaten eksiği varken ve bunlara Mehmet Topal'ın gidişi de eklenmişken neden öncelikle bir kanat oyuncusu üzerinde yoğunlaştı bunu anlayamadım.

Fenerbahçe ise Wederson-Carlos gibi isimlerin yokluğu Uğur Boral'ın sakatlığı ortadayken yapılacak en doğru işi yaptı.Önce Krasic istendi ancak bonservisinin yüksek oluşu ve Juve'nin ilgisinin kendisini cezbedişi gözleri Dzsudzsak'a çevirdi.Oyuncu ile anlaşıldı haberleri varken PSV Fenerbahçe bize teklif yapmadı dedi.

Ve dün Türk medyasında da yer alan Fenerbahçe'nin Stoch'a ilgisi,bugün kulüpten yapılan resmi açıklama ile son buldu.

Stoch Fenerbahçe'nin ihtiyaç duyduğu,iş yapabilecek bir isim olmasının yanısıra Chelsea scoutlarının kendisini henüz 17 yaşındayken izleyip yeteneklerini onayladıkları bir potansiyele sahip.Daha da fazlası Dünya Kupası'nda parlama yapabilme ihtimali var ve Twente ile şampiyonluk yaşadığı yıl gösterdiği performans sonrası kupadan önce kadroya katabilmek de ayrı bir artı.

1.68 boya sahip olan Stoch top kontrolü yüksek ve süratli bir oyuncu.Uzaktan şutları etkili olan Slovak futbolcunun Twente'de kiralık geçirdiği sezonda 32 maçta 10 gol 4 asisti vardı.İki kanatta da açık olarak oynayabilen Stoch'un çoğunlukla solda oynadığını da ekleyelim.Slovak milli takımının Dünya Kupası'nda ki ilk maçı Yeni Zelanda ile 15 Haziran'da 14.30'da olacak ve Stoch'u Twente maçlarından sonra ilk kez izleme fırsatımız olacak.26-27 yaşındaki futbolculara çift haneli milyon eurolar vermektense katkı sağlayacağı kesin ve genç bir oyuncuyu kadroya katmak çok daha mantıklıydı.Umalım da bu tarz hamleler daimi olsun.Stoch hayırlı olsun.

Pazartesi, Haziran 7

Güney Afrika 2010 incelemeleri {D Grubu}

Bir önce incelediğimiz C grubu Güney Afrika'nın ölüm grubu olarak kabul ediliyor ama bence D grubu bu ünvana daha yakışır bi halde gözüküyor.

Her zaman sistemlerinin işleyişi bir makinadan farksız gibi olan Almanlar 54,74 ve 90'da yaptıklarını ve 2002'de finalde kaçırdıklarını elde edebilmek için önce oldukça karmaşık hal alabilecek gruptan çıkmak için mücadele edecekler.

Almanya'nın her daim göze batan o fizik üstünlüğü bu turnuvada yerini teknik üstünlüğe bırakacak sanırım.Başta Ballack olmak üzere Torsten Frings,Traesch,Simon Rolfes gibi oyuncuların yokluğu gözleri Ballack'ın yerini doldurması pek muhtemel Stutgart'lı Khedira ve Mesut Özil gibi isimlere çevirecek gibi görünüyor.Forvet bölgesinde diğer favoriler gibi baskın bir forvete sahip değiller belki ama Klose,Podolski gibi isimlerin yanısıra Van Gaal ile parlayan Thomas Muller ve Almanya'da 2 yıldır epey dikkat çeken Marko Marin de bu turnuvada ilgiyle izlenecek isimlerden biri olacaktır.Kalede Rene Adler'in sakatlığı ve Robert Enke'nin vefatı sonrası birinci isimi bulmakta zorlanmaları da ayrı bir baş ağrısı olacak Almanya adına.

Sırbistan takımı Karadağ ile ayrılışından sonra resmi olarak bu isimle ilk kez Dünya Kupası'na katılacak.Eleme grubunu Fransa'nın önünde bitirmeleri ve stabil bir şekilde ilk 11'de aynı oyuncularla oynamış olmaları bir şekilde uyum sağlamalarını sağladı.Defansın göbeğinde United'lı Vidic'in önderliğinin yanısıra Chelsea'de şampiyonluk yaşayan Ivanovic,Dortmund'dan Şubotiç;Orta sahada takımın 10 numarası Inter'li Stankovic,kanatlarda Fenerbahçe'nin transfer etmek için Sırbistan'ın muhtemel başarısızlığına duacı olabileceği Krasic ile Jovanovic yetenekli oyuncular.Forvette muhtemelen Pantelic-Zigic ikilisi olacak.Ben Hertha Berlin'den sonra Ajax'ta da 32 maçta yalnız 6 gol atarak bir varlık gösteremeyen Pantelic'tense Psv'li Lazovic'i tercih ederdim.Zigic'e tamamlayıcılık görevini daha iyi yapabilir.Hernekadar dün akşam 4-3 de olsa mağlup ettikleri Kamerun maçında yedikleri gollerde abuk hatalar yapsalar ve zaman zaman disiplinden kopsalar da bu gruptan çıkma adına,tecrübe eksiklerini görmezden gelirsek Almanya'dan üstün oldukları taraflar bile var diyebiliriz.

Avustralya takımı alternatifleri kısıtlı bir kadroya sahip gibi geldi bana.Takımda göze batan iki isim Mark Schwarzer ve Tim Cahill.Galatasaray'lı Neill ve Kewell da etkili isimler olacak takım adına.Antalyaspor'lu Jedinak da kadroda.Sağ bekte Dinamo Moskova'lı Luke Wilkshire Gökhan Gönül tarzı ateşleyici ve önündeki oyuncuyu da pozitif anlamda iten bir oyuncu.Kadroları 2006'dakine çok benziyor ve bu takım ruhu açısından bir artı.Her zaman 'umut son ölür' tarzı bir felsefeye sahip olan Avustralyalılar sağlam savunmaları ve kalecileriyle kolay geçit vermeyebilecek bir yapıya bürünebiliyorlar.

Gana milli takımı kendi kıtalarında oynanacak turnuvada yine ilgi çeken takım olacaklar.2005 yılındaki yenilgisizlikleri sonrası 2006 da 'yılın en çok gelişme kaydeden takımı' ödülünün moraliyle 2.turu gören Gana'nın,3 gün önce idmanda sakatlanarak turnuva dışı kalan Essien'siz zorlanacakları kesin ancak Almanya U21 kategorisinde görev alan ancak Löw tarafından beğenilmeyen ve Gana forması giymeye başlayan Kevin-Prince Boateng özellikle Almanya'ya karşı kendini kanıtlama çabası içinde olacaktır.Inter'li Muntari ve gidişini görmezden gelirsek Fenerbahçeli taraftarlar haricindeki Türk futbolseverlerin beğenisini kazanan Appiah orta sahayı oluşturacaklar.Essien'in yokluğunda Udinese'nin 21 yaşındaki genç orta sahası Kwadwo Asamoah şans bulabilir.Kalede yine tanıdık bir isim Kingston yer alacak.Defans bölgesinde Lyon'lu Mensah'ın önderliği olacak.Forvette ise Rennes'li Asamoah Gyan ile Twente'den Amoah yer alacak.

Tüm eksiklere rağmen Almanya 2006'da yardımcı olarak görev yapan Löw'ün Klinsmann'dan kalan sağlam defans üzerine kurulu güçlü ortasaha Ballack'ın liderliğinden yoksun olacak olsa da grubun favorisi.Son 3 büyük turnuvada yarı final gören takımın istikrarı ve makina düzeni yine üst turlara çıkmalarını sağlayacaktır.Sırbistan takımı ilk maçta Gana'yı yenerek başlarsa ikinci turdan fazlasını bile yapabilecek kapasiteye sahip.Gana için 2006'da yaptığını tekrarlamak daha zor olacak.Avustralya takımı ise ilk maçta Almanya'dan puan alamayacak olması sürpriz olmasa da grubu puansız kapatmayacak gibi görünüyor.Bu yüzden D grubunun ilgi çekici mücadelelere sahne olacağını düşünüyor ve merakla beklediğim bi grup olacak açıkçası.

Pazar, Haziran 6

Güney Afrika 2010 incelemeleri {C Grubu}

Geldik C grubuna.Pazartesi finallerim başlıyor.Okuldaki finaller.Cuma turnuva başlayacak.Sıkıntılı olacak ama eksiksiz bitirmeyi umuyorum incelemeleri.

Capello ile bir nevi yeniden doğan İngiltere,her zaman bir disipline sahip olmuş Amerika,eleme grubu sonrası playofflarda Mısır'ı eleyerek gelen Cezayir ve yine playoffta Guus Hiddink'in başında olduğu Rusya'yı eleyerek gelen Slovenya'nın oluşturduğu grupta kağıt üstünde İngiltere ve ABD ilk iki sırayı alacak gibi dursa da işler ilginç hal alabilir.

Fabio Capello 23 kişilik nihai kadroyu açıkladığında özellikle Theo Walcott'un olmayışı bi hayli eleştiri almıştı.Olası bir başarısızlık durumunda ilk açılacak defterlerden biri olacak şüphesiz.Yaklaşık 3 ay önce David Beckham'ın sakatlığının ardından son kötü haber 2 gün önce geldi.Rio Ferdinand idmanda sakatlandı ve turnuvada yer alamayacak.23 kişilik kadroda yerini dolduracak isim Michael Dawson olacak.Dawson elemelerde 5 maçta forma giymiş ve İngiltere bu maçları kazanmıştı ancak ilk 11 de Ferdinand'ın yerini Ledley King alacak büyük ihtimalle.

John Terry defansın bir diğer güvencesi.İleri uçta ise yaşadığı 4-5 haftalık sakatlık harici kusursuz bir sezon geçiren Wayne Rooney en büyük umutları olacak.İngiltere'nin elemelerde fazla terlemeden bu noktaya ulaştığı göz önüne alınırsa fazla zorlanmadan grubu lider tamamlamaları normal sonuç olur.Ancak hazırlık maçlarında zaman zaman yaşadıkları gol sorunlarını tekrarlamaları ve ilk maçta ABD'yi yenememeleri halinde işle sıkıntıya girebilir İngiltere adına.Bir de unutmadan ikinci turda işler penaltılara kalırsa,'66 da yaşadığı başarıyı tekrarlamak isteyen ve bu ruha sahip bir takım oluştuğunu ifade eden İngilizler korkulu rüyalar görebilir :)

Amerika milli takımı yetenekli oyunculardan kurulu bir takım.Beckham'ın LA Galaxy'e gelişini eleştiren takım arkadaşı Landon Donovan'ın liderliğini üstlendiği takımda pek çok oyuncu Premier Lig dahil Avrupa'nın farklı liglerinde top koşturuyorlar.Donovan'ın haricinde hücum bölgesinde özellikle Konfederasyon kupasında gösterdiği performansla ve seri oyun stiliyle dikkat çeken Jozy Altidore dikkatle izlenmesi gereken bir oyuncu.

Forvette sıkıntısı yokmuş gibi gözüken takımda orta sahada Heerenveen'de 2 yıl önce gösterdiği performansı farkettiğimde neden bizim ligden kimse peşine düşmüyor diye düşündüğüm ve şu an Mönchengladbach forması giyen Michael Bradley haricinde yaratıcı oyuncu sıkıntısı yaşıyorlar.Tamam diğer oyuncular hepsi çalışkan ancak iş güçlü savunmalara karşı oynamaya gelince ABD takımı bu noktada sıkıntı yaşar gibime geliyor.

Kaleyi Tim Howard koruyacak.Eski United'lı şimdinin Everton kalesini koruyan Howard uzaktan şutlarda ve hava toplarındaki başarısı ile beğendiğim bir kaleci.Gözlerinde bir sorunmu var bilmiyorum ama United kalesini koruduğu sıralarda bir tiki varmış gibi yaptığı hareketler hep dikkatimi çekerdi.Bunu da araya sıkıştırıyım dedim :)

Öncelikli amaçları gruptan çıkmak olan Amerika takımının sonrasında yapacağı her ilerleme bir sürpriz olarak değerlendiriliebilir.

Cezayir takımını hiç izlemedim.Orta sahadaki Wolfsburg'lu Karim Ziani ve forvetteki 35'lik Fransa 2.lig takımlarından Istres'de forma giyen Rafik Saifi haricinde göze batan oyuncuları yok.Geride iyi kapanan ve bulacağı hızlı kontralarla gol arayacak olan bir ekip Cezayir.Güçlü rakiplere direnme işini zaman zaman iyi yapabiliyorlar zira Mısır'ı da bu şekilde elemişlerdi.Ancak maçın son yarım saatinde düşen kondisyonla beraber konsantrasyon kaybı da yaşarlarsa kolay çözülüyorlar gibi görünüyor.Nadir Belhadj ve Antar Yahya diğer dikkat edilmesi gereken isimler.

Slovenya elemelerde aslında rahat bir şekilde ikincilik elde etmişti.Playofflarda Rusya'yı elemeleri büyük sürprizdi.Forvette Köln'ün golcüsü Novakovic en büyük ve yegane göze batan hücum silahları gibi dururken kalede Udinese'nin yetenekli kalecisi Samir Handanovic'e güveniyorlar.Ayrıca Soxhaux'da pek etkili olamayan ancak şimdi Auxerre'de dikkatleri üzerine çeken 23 yaşındaki Valter Birsa sol ayağı öncelikli olmak üzere her iki ayağını da kullanabilen ve kanatlarda etkili olan bir isim oda dikkatle izlenmesi gereken bir isim.İyi bir kalecinin önünde ortalama sayılabilecek bir defans hattı ile Slovenya ikinci olup gruptan çıkma şansını zorlayacak bir ekip olacak ancak yine de orta sahadaki Rene Krhin ve Nejc Pecnik gibi genç isimlerin kıvılcımlarına ihtiyaçları olacağı kesin.

İngiltere sıkıntı yaşamak istemiyorsa ilk maçta ABD engelini aşmalı.Her nekadar kalite farkı olsa da Amerika takımının mental açıdan İngiltere'den aşağı kalır bir yanları yok.İngiltere gruptaki diğer takımlara maç kaybetmezse Amerika'ya ikincilik için Slovenya'ya nazaran daha şanslı gördüğüm Cezayir rakip olabilir gibi duruyor.Öyle bir durumda Cezayir ile ABD'nin yapacağı maç üst tura çıkanı belirler gibi duruyor.


Cumartesi, Haziran 5

Güney Afrika 2010 incelemeleri {B Grubu-Messi mucizesi mi,Maradona çılgınlığı mı?}

Elemelerde sıkıntı yaşayan bir diğer ekip Arjantin kolay sayılabilecek bir gruba düştü.Arjantin'in kupada gelebileceği noktanın karşısında şu soru duruyor: ''Messi mucizesi mi,Maradona çılgınlığı mı?''

Bu grubun en ilginç özelliklerinden biri Maradona'nın da formasını giydiği Arjantin'in Nijerya ve Yunanistan ile aynı grupta ABD'de düzenlenen Dünya Kupası'nda da mücadele etmiş olmaları.Aradaki tek fark ozamanın Stoichkov'lu Bulgaristan'ının yerinde şimdi Güney Kore yer alıyor.

Bu turnuva bir bakıma Afrika ülkelerinin kendilerini dünyaya ispat etmek isteyecekleri organizasyon olacak.Nijerya yukarıda bahsetmiş olduğum ABD '94 turnuvasında Arjantin'i özellikle Amokachi'nin golleriyle geride bırakıp lider bitirdiğini günlerini tekrarlamak isteyecek olsa da gruptaki diğer takımlar gibi onlar da Arjantin'in favoriliğini kabullenmiş durumda.
Ülke olarak amacı ikinci tura yükselmek olan Nijerya şüphesiz seyirci desteği ile birlikte turnuvanın ilginç takımlarından biri olabilir.

Defansın göbeğinde Joseph Yobo(Everton) ve Danny Shittu(Bolton) gibi iki oyuncuya sahipler.Taiwo(Marsilya) hızlı çıkışları ve şutları ile etkili olabilen bir sol bek.Bunların önünde ise John Obi Mikel(Chelsea) ve Etuhu(Fulham) en önemli isimler.Takımın sıkıntı yaşayacağı bölge forveti.Aslında kadroda yer alan isimlere baktığınızda herbirinin kaliteli isimler olduğunu görüyoruz.John Utaka(Portsmouth),Yakubu(Everton) Martins(Wolfsburg),Hoffenheim'dan Obasi ve bu takımın demirbaşı olmuş 34'lük Nwankwo Kanu bireysel olarak potansiyelli oyuncular ancak istikrarsız halleri ve pek çoğunun bu zamana kadar kendilerinden beklenenen patlamayaı yapamamış olması Nijerya'nın sıkıntı yaşyayabileceği yegane konu.Yakubu'nun en etkin isim olacağına inanıyorum ileri uçta.Takım bütünlüğü de sağlanabilirse Nijerya,İsveçli hocası Lagerback önderliğinde ilginç işler yapabilir.

2004'te kazandıkları Avrupa Şampiyonluğu'ndan sonra 6 senedir kayıpları oynayan bir Yunanistan var karşımızda.Hala takımın başında Rehhagel var.Aslında oldukça zayıf bir kadroları var desek yanlış olmaz.Defansta Liverpool'lu Kyrgiakos ve Panathinaikos'lu Seitaridis'e güveniyorlar.Kalede büyük sorun var Yunanların.Pana'nın kalesini bu sezon korumaya başlayan Tzorvas koruyacak büyük ihtimal.Uluslararası tecrübesi yok denecek kadar az.Orta sahada hala Katsouranis ve Karagounis gibi isimler var.Onun dışında da öyle aman aman bir oyuncuları yok.Forvet mevkinde 2004'te parlayan ama devamını getiremeyen Charisteas var.Benim belki de bugüne kadar tek sevdiğim ve bir ara Fenerbahçe'ye gelecek diye heyecanlandığım oyuncu Giorgos Samaras var.Celtic'li golcü kalitesini çoktan belli etti ve Gekas'la birlikte Yunanların gol arayan isimleri olacaklar.Ben Yunanların bu gruptan çıkmasını beklemiyorum.Kadroda bir stabiliet yakalayamamış olmalarına rağmen Nijerya'yı ve hatta az sonra bahsedeceğim Güney Kore'yi bile şu hallerinden üstün görmemek için neden aramaya gerek yok sanırım.

Güney Kore milli takımı kağıt üstünde bakıldığında Manchester United'lı Park Ji sung'u çıkarsak ortalama bir takım hüviyetine bürünen bir ekip.Yaptıklarıyla izleyenlerş şaşırtacak 'vay be' dedirtecek bir özellikleri yok ama takım olarak çok kompleler.Bir kere herşeyden önce her zaman fiziksel olarak üst seviyede ve mücadele azmi olan bir takım.

Evet,belki kendilerine belli bir seviye atlatan Guus Hiddink yok ve 2002'de ki ev sahibi desteği de yok ancak Kore takımı şanssız şekilde kupaya katılamadıkları 2006'dan sonra 2010 yılında bu ortalama görüntüsüne rağmen Park Ji Sung'un önderliğinde grupta 2.sırayı almak için en azından Yunanistan'dan fazla ve Nijerya ile eşit şansa sahip desek doğru olur diye düşünüyorum.

Gelelim grubun ağır favorisi Arjantin'e.Eleme grubundaki maçlarına bakılarak konuşsak bu grubun en karmaşık grup olduğunu söylemek gerekirdi ancak Arjantin'in kadro kalitesi,grup liderliği dışında her sonucun başarısızlık olacağını gösteriyor bizlere.Takımın hücum bölgesindeki etkinliği gerçekten muazzam.Başta Leo Messi olmak üzere,Higuain,Milito,Palermo,Aguero ve Tevez gibi isimlere sahip olan Arjantin takımında emektar Sebastian Veron bir bakıma Messi'ye Xavi'lik yapacak isim olmak üzere Maradona tarafından kadroya çağrıldı.

Messi milli takıma ilk çıktığı zamanlar,tıpkı diğer genç oyuncuların abileri yanında yaşadığı gibi adaptasyon sorunu çekmiş ve bunu atlatması için Maradona hemen Veron'a başvurmuştu.Şimdi Güney Afrika'da kampta aynı odayı paylaşan ikilinin diyalogları hem saha içi hem saha dışında faydalı olmuşa benziyor ki Messi her geçen gün Arjantin milli takımında kendini daha rahat hisseder oldu.

Takımın ofansif gücünden bahsettik ancak bir şey var ki Arjantin takımı hakkında en büyük soru işareti bu olsa gerek.Maradona Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamış iki defansif oyuncusu Javier Zanetti ve Esteban Cambiasso'yu kadroya almadı.Bu benim fikrimce delice bir karardan başka birşey değil.Arjantin'in olası bir başarısızlığında ilk nedenlerden biri bu olacaktır.

Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman Arjantin yalnız grubun değil formda ileri uç oyuncularıyla turnuvanın da favorileri arasında gösterilen ilk 4 takımı arasına rahatlıkla ismini yazabilir.İkincilik içinse diğer 3 takımın şansı eşit gibi gözüksede bana Yunanistan'ın sonuncu olacağı ve kimi seçsem karar veremediğim 2.lik yarışında Nijerya'nın turnuvanın da Afrika'da düzenleniyor oluşu nedeniyle bir nebze de olsa önde olduğunu düşünüyorum.

Çarşamba, Haziran 2

Vederson/6+2+2

Son 3-4 senede takımdan farklı zamanlarda farklı özelliklere sahip pek çok Türk oyuncunun ayrıldığına şahit olduk.Neden bilmiyorum ama ben ne Tuncay'ın ne Aurelio'nun takımdan ayrılışlarına bukadar üzülmedim.Son yıllara bakıldığında etrafında en çok konuşulan isimlerdi bunlar.Tuncay'ın kalma isteği yoktu Aurelio da biraz da paragözlüğünden gitti.Sonuçta kaybeden onlar oldu ya orası ayrı.

Vederson tamam bir Carlos değil ama sol kanatta gerektiği zaman açık olarak da kullanılabilen zaman zaman dağa taşa da vursa çıkardığı sürpriz şutlarıyla(bkz.Lille maçı) tehdit oluşturabilen,kontra yaratacak toplar kaybettiğine ender şahit olduğunuz,görev verildiğinde elinden geleni sahaya yansıtmaya çalışan ve Uğur Boral'ın sakatlığından beri hep destekleyip savunduğum Santos ile beraber önlü arkalı oynamaları konusunda da iyi bir ikili oluşturan en önemlisi de türk statüsünde oynayan bir oyuncuydu.

Şunu sormak lazım.Tarihinde ilk kez şampiyonlar ligi oynayacak Bursaspor'un yaptığı bu hamle mi çok akıllıcadır yoksa Fenerbahçe'nin bu özelliklere sahip bir oyuncudan vazgeçip yerine para verip kuvvetle muhtemelen yabancı bir isim almayı göze alması mı saçmadır?

Bir kere bu transfer Bursaspor için ilaç niteliğindedir.Vederson çok değil 3 sene önce Şampiyonlar Ligi çeyrek finali ve yeterli sayıda Avrupa kupası yaşamış adam olarak tecrübesiyle de çok şey katacaktır.Fenerbahçe'de üstlendiği takım oyuncusu rolü Bursaspor'da geriden oyun kuran bir yapıya da bürünebilir.Üstelik yerli statüsünde oynayacak olması ve bedelsiz alınmış olması da cabası.

Fenerbahçe cephesinde oh kurtulduk diyen taraftarı anlayamıyorum.Tamam ben de çok kez çektiği yerden 40 derece açıyla yükselen ve tribünlerde son bulan şutlarına,rakibe giden ortalarına kızardım.Ama eminim hepimizim yüreğine hayran olduğu Gökhan Gönül'den daha üstündür orta isabeti konusunda.Haksız mıyım? Maçı izlerken kızdığım bu hatalarına,maç sonunda Türkçe bilmesine rağmen Portekizce röportaj vermesi ve adının Gökçek olması kadar kızmadım mesela.

Çünkü Vederson takım oyuncusudur.Çünkü Vederson gibisini 70milyonluk Türkiye'de bulamayacağımız için milli takıma alınması yönünde yaygaralar koparılmıştır.Alınmalıdır da.Vederson Çağlar Birinci'den,Üzülmez'den,Caner Erkin'den kalite olarak üstün bi adamdır.Hakan Balta'dan Cale'den İsmail Köybaşı'ndan çok da eksik yanı yoktur mesela.Tam bilmiyorum ama yıllık aldığı en fazla 1.5M $ dır.Şimdi yerine gelecek yabancıya verilecek bonservisin yanısıra en az 2M € para verir kulüp.Para var nasılsa.Ha Aykut Kocaman aylardır yaptığı bu transfer görüşmelerinden 19-20 yaşında yabancı bir sol bekle çıkarsa ozaman varmış bir bildikleri deriz orası da ayrı.

Son olarak 19-20 yaşındaki yabancı dedik ya 6+2+2 yabancı kuralı açıklandı bugün federasyon tarafından.Ben futbolu bildim bileli futbol federasyonunun aldığı en saçma kararlardan biridir bu.Tribünde oturtabilmek için fazladan 2 yabancı alabilirsin demiştir kulüplere.Yada 8 yabancı oynatalım diyen kulüplerin olmaz cevabı alması sonrası e ozaman +2 ver de oynatmadıklarımızı,gönderemediklerimizi kenarda oturtalım isteklerine sus payı gibi bir karar olmuştur.Kulüplerin %90'ının 10 yabancı haklarını da doldurmak pahasına saçma sapan transferlere imza atmalarına hazır olalım şimdiden.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...