Cumartesi, Şubat 27

Geçmiş Olsun Nicolas!


Sağlık kadar değerlisi,önemlisi yoktur insan hayatında.Şimdinin Beşiktaşlısı Mert Nobre bir zamanlar Fenerbahçe forması altında Ali Sami Yen'de Mondragon'un üzerinden aşırtıpta attığı golle o gün şampiyonluk yolundaki direk rakibi karşısında 3 puanı getiriyordu ancak sezon sonunda Denizli'ye kaybedilen 2 puanla şampiyonluk Galatasaray'ın olmuştu.Golden sonra o dönem takımdaki Anelka'nın ilk adı olan Nicolas'ı dövme olarak yaptırdığı kolunu kameralara gösteriyordu Nobre.Hatta o dönem Anelka'yla çok iyi anlaşıyorlar ya onun için yaptırdı muhabbeti bile dönmüştü.Halbuki 2 yaşındaki oğlu Nicolas'ın adıydı dövmenin anlamı.

İşte şu anda 7 yaşında olan oğulları Nicolas'ı Nobre ailesi bu sabah ateş,şiddetli baş ağrısı gibi şikayetlerle hastaneye kaldırdılar.Hastaneye getirildiğinde bilinci kapalı olan Nicolas yoğun bakıma alınmış.Enfeksiyona bağlı bir rahatsızlık yaşadığı tahmin edilen Nicolas'a ve Nobre ailesine geçmiş olsun diyor acil şifalar diliyorum.



{3 gündür muhtemelen pazartesi FB-Bursa maçı için dışarda olduğum sıralarda kaptığım kıçıkırık bi virüs yüzünden yamulmuş haldeydim,bumeyanda okul başlıyor dönüş hazırlıkları var yavaş yavaş,3-4 güne eski sıklıkta paylaşımlara başlamak dilek ve isteğim var hayırlısı bakalım ;) }

Çarşamba, Şubat 24

Gelen vurdu giden vurdu

Ashley Cole'ün başı bu aralar bi hayli dertte.2006 yılında evlendiği şarkıcı Cheryl Cole'ü bir kuaför ile aldattığı 2008 yılında ortaya çıkmış ancak Cheryl Cole Ashley'e bir şans daha vermişti.Son 2 hafta Ashley'in akıllanmadığı ve eşini 4 kez daha aldattığı ortaya çıkmıştı.2 hafta önce İngiliz model Sonia Wild'in Ashley'nin kendisine gönderdiği üstsüz fotoğraflarını yayınlamasının ardından Chelsea'nin yazın kamp için gittiği Seattle'da takımın kaldığı otelde iki bayanla daha birlikte olduğu ortaya çıkmış ve son olarak da geçen hafta Alexandra Taylor isimli bir bayan,Cheryl ile birlikte geldiği bir barda Ashley'nin,Cheryl'in ayrılmasından sonra kendisini evine bıraktığını ve içkili olduğu için performansının iyi olmadığına kadar varan açıklamalar yapması ile bu yalanlar rüzgarı serisindeki 5.isim olmuştu.

Chelsea kulübünün Seattle'da yaşanan bu durumu öğrendikten sonra Ashley Cole'e hem para hem de bikaç maç oynamama cezası vermeyi düşündüğü ortaya çıkmıştı.Hatta bu olaylar yaşanırken Ashley Cole'ün kulüpten bir yetkiliden kimsenin haberdar olmaması adına yardım alması kulübü bir hayli kızdırmış belli ki.Cole de kulübün 'düşene bir tekme de benden'cilik yaptıkları yönünde açıklamalar yapmış ve böyle bir ceza söz konusu olursa sezon sonu kulüpten ayrılmasının pek muhtemel olduğunu söylemiş.

Ee Allah'ın sopası yok 2 hafta kadar önce sakatlanmış hatta yazın Dünya Kupası'nda yer almama durumu söz konusu olmuştu,ardından Cheryl Cole;patlak veren bu ihanet serisinin sonrasında gittiği Los Angeles'tan dönmeden kendisine kısa mesajla 'evi terket.herşey bitti' mesajı atmış döndüğünde de menejeri yoluyla uçaktan indikten kısa bir süre sonra 'Cheryl ve Ashley Cole'ün evlilikleri sonlanmıştır' açıklamasını yaptırmıştı.Şimdi bir de kulüp ceza veriyor.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış Ashley efendi.Akıllı olaydın.Biz kendi ülkemizde Anadolu'dan İstanbul'a gelen futbolculara 'parayı,ortamı,kızları gördü bozdu kendini' derdik.Ya Ashley Cole'e ne demeli?

Yalnız bişey daha dikkatimi çekti.Cheryl Cole ilk aldatma ortaya çıktığında da Amerika'ya kaçmış bir süreliğine.O günlerde magazincilerin fotoğraf çektiğini gördüğü anda evlilik yüzüğünün yerinde olmadığı yüzük parmağını ortaya çıkarıp durmuş.Çok bi yapmacık geldi fotolar.

Salı, Şubat 23

Fenerbahçe:2-Bursa:3{Pazartesi Sendromu}




Hakan Şükür türk futbolunun en büyük golcüsü değil midir?Öyle kabul edilmez mi?Kim ne derse desin,sorulduğu zaman kim var türk futbolunda diye ilk onun adı söylenir..Peki Hakan Şükür yine türk futbolunun en çok küfür yiyen adamı da değil midir?Öyledir!

Ben Guiza'ya olan sitemlerimi çokça belirttim.Lille maçından hemen sonra o sinir bozukluğunun getirdiği celallenme ile adama odun bile dedim.İyi halt etmişim.Hatta Ariel Ortega'nın insan evladı mısın? başlıklı postuna Bursa maçıında stadda olcağımı ve umarım Semih tek yada Gökhan'la beraber oynar demiştim.
Metrobüsle maça gitmek taraftarların düşüncelerini görmek açısından iyi oluyor.Kimileri tutturmuş bir şeyi sürekli onu söleyip duruyor.Kimileri de çok mantıklı tespitte bulunuyor. Taraftarların çoğu bu adamı izlemek istemiyor.Bu çok normal.''Golcü dediğin çalım atacak abicim bir kere'' diyen de var,''Karşı karşıya kaçırmayacak artık,atacaksın kaleyi gördün mü'' diyen de.

Bu konuşmaların stad dışında yapılması normal olanı.Siz kalkıp zaten takıma,taraftarlara beklediği şeyi;golü veremeyen ve bu yüzden yaşadığı özgüven eksikliği ile zaman zaman ne yöne gideceğini ne yapacağını şaşıran bu adama 'yuh' çeker,Semih Semih! diye bağırırsanız o gol kaçırdıkça ona değil formaya hakaret etmiş olursunuz.30 resmi gol atmış Guiza 2 yılda.30 dan fazlasını da kaçırmıştır,kaçırabilir ama kendisi hepimizden çok istemiyor mu atmayı sizce?Bilerek mi kaleciye vuruyor sanıyorsunuz?Bu kulüpte çok benzer şeyler Kezman için yaşanmışken neden kimse aklını başına alıp ta bu yapılanın yanlış olduğunu anlayamıyor? Bu adamı istemiyorsanız onu getiren yönetime serzenişte bulunacaksınız.

Guiza değil miydi 12 gün evvel Bursa'da turu getiren son dakikada?O değil miydi Trabzon deplasmanından galibiyetle dönmemizi sağlayıp liderliğimizi tayin eden?Dün yapılan ayıptır,yakışmamıştır.

Son haftalardaki puan kayıplarına eksiklerin de eklenmesi ile ben zor bi maç bekliyordum.Öyle olmadı aslında takım iyi ve istekli bi oyunla başladı.Lille maçında 2.golde yaptığı hatalı kafa vuruşu hariç hatası bulunmayan ancak maç sonrası ipe götürülme noktasına gelen Deniz ve Bilica'nın hatasız oyunu Emre'nin insanüstü mücadelesi Alex'in önderliğinde buluşunca 20 dakikada iki gol bulup Lille rövanşı öncesinde hem takım hem tribünler rahatlamış ve mutluydu.

Bursa takımının şampiyonluk umudundan,işte eksik Kasımpaşa maçını kazanması halinde farkın 1 puana ineceğinden falan bahsediliyor ya bunlara inanlara aferin gözlerinizi pek güzel boyuyorlar.Dün stadda olsaydınız Bursaspor takımında Volkan Şen,Ali Tandoğan gibi isimlerin nasıl yere düştükten sonra hakemin oyunu durdurmasını beklediklerini sonra bir anda kalkıp depar attıklarını görürdünüz.Yada Volkan Şen'in Alex'in boynuna kasıtlı olarak nasıl vurduğunu sonra afedersin yanlışlıkla oldu tarzı yalandan özrünü görebilirdiniz.

Bursa ilk yarı gol dışında hiçbirşey yapmadı.İkinci yarıda Fenerbahçe oyundan düştü.Bunun nedeni özellikle Cristian'ın kötü olmasıydı.Takım top kaptığı zamanlarda Alex tıpkı tribünlerin bağırdığı gibi çıkın çıkın! diye yırtınıyordu ancak Özer'in sakatlanmasından sonra sağ açığa kaydırılan Gökhan'ın alışkanlık olarak sürekli sağ beke kadar gerilemesi,Wederson'un maç sonunda yüzünden anlaşılan yorgunluğu ve Santos'un da durgunlaşması ile geriye bir tek Emre kalıyordu.Çünkü Cristian Emre'ye destek olup takımı ileriye taşımas ıgerektiği yerde ceza sahası yayı civarını kendisine mesken edinmişti.

Bu durum 50-60. dakikalar arası kendisini göstermeye başladı ama Daum yapacağı Cristian-Selçuk değişikliğini neden olduğunu cidden mantığımın almadığı şekilde düşünmedi.Allah'ın sopası yok derler ya aynen öyle.Özer bi sakatlıktan çıkıyor öbürü denk geliyor.Sağ açıkta Manisa maçında sanırım Gökhan geçmişti o bölgeye dün de aynısı oldu.İnsanlar maçtan sonra Kazım'ı neden gönderdiler diye yırtınıyordu?Bi noktada haklılar aslında çünkü Özer'in sezon başından beri kanatta verimli olamadığı ortada.Bir de Gökhan'ın orta yapmakta ciddi problemleri var kaç tane yaptıysa neredeyse hepsi rakibe gitti,özel çalışma mı yapar ne yapar bilemiyorum ama Galatasaraylı Sabri'ye koşuyor koşuyor da orta yok bişey yok diyordu herkes Gökhan da bu gidişle ona benzeyecek.Solda Santos bek önünde Wederson olunca Santos'un daha verimli olabildiğini burdan çok kez söyledim dün de görüldü.Özellikle ilk yarıda soldan çok kez etkili oldu takım.Ali Tandoğan'ın da çok kez kendini kaptırıp orta sahaya kadar kaymasının da etkisi vardı tabi bunda.

Bilica'nın 2 kez direk rakibe attığı topun yanısıra bir pozisyonda Volkan'a geri pas vereceğim diye kaleye şut tarzı bir vuruş yapması taraftarı çileden çıkardı.Yazın yerine acilen Lugano'yu tamamlayacak Tomas tarzı ne biliyim Cannavaro tarzı çabuk bir stoper lazım.Bilica zaten 31 yaşında ve uzun dönemde kendisiyle ligde dahi sıkıntılar yaşanmaya devam edecek bu bariz.

Lille maçı ya bu kaosa meyilli durumun ortadan kalkması adına bir dönüm noktası olacak ki hepimizin umudu budur.Aksi halde taraftar desteğini orda göstermez ''Fenerbahçe çubukludur!Şimdi çubuklu zamanı'' demezse işler iyice sarpa sarıp sezon şimdiden tehlikeye girebilir.Fenerbahçe'nin Avrupa'da başarı özlemi açısından önemlidir Lille maçı ancak,eğer takım sakatlıklardan kurtulamıyorsa bukadar sık maç trafiği zorluyorsa takımı elenmek belki de takımın hem mental hem fiziksel olarak hem de ligin geleceği açısından yararına dahi olabilir.Bekleyip göreceğiz.

Maçlar kaybedilir,şampiyonluklar kaybedilir ve bunlar unutulmaz.Tıpkı dün Mustafa Keçeli'nin sonradan oyuna girerken taraftarlar tarafından güzelce! anılması gibi.Ancak Fenerbahçe taraftarı akıllı olmalıdır.Geçmişte Rüştü'nün Ümit Özat'ın Kezman'ın yaşadıkları ders olmalıdır.Çubukluyu giyen sahada her kimse bu kulübün kutsalıdır bu kulübün değeridir.İsterse Antigua'dan gelmiş olsun bu formanın büyüklüğünü onun için vermesi gereken mücadelenin farkındadır.

(Fotoğrafların üstüne tıklayarak büyük hallerini,diğer fotoğrafları da blogun facebook sayfasında görebilirsiniz)

Pazartesi, Şubat 22

Az pilav üstü kuru..


[[Bu yazı kuşkusuz blogun şimdiye kadarki postlarının içinde en uzunudur.Gecenin bu vakti sıkılanlar olabilir anlayışla karşılıyorum.İlk kısım Galatasaray-Beşiktaş derbisi hakkında bişeyler içerirken yarıdan fazlasını oluşturan son bölüm ise,bugün yaşadığım ve hayatımın bişeyler öğrenerek geride bıraktığım sayfalarından biri olarak tanımlayabileceğim,sizlere de örnek olabileceğine inandığım şeyler içeren bölümüdür.Maç kısmını istemeyenler direk mavi renkli yazılara geçerek bu hikayeyi okuyabilirler.Saygılar]]

Az derbi üstü muhabbet gibi bi başlık düşünüyodum aslında.Maçın ilk yarısını netten izledim.İşin açığı beklediğimden de iyi,istekli bi Beşiktaş vardı.Pozisyonları da buldular ama atamadılar.Bobo olsa daha mı iyi olurdu dedi muhtemelen çoğunluk ama Bobo olsa Nobre'nin girdiği pozisyonlara girer miydi buda farklı bi bakış açısı.

Dün gece,aslında sadece kuponu paylaşmak için açtığım postta maç hakkında da bişeyler karaladım.Beşiktaş'ın kanatta oynayacak oyuncularda doğru tercihleri uygulamasının önemli olacağı vurdulağım şeylerden biriydi mesela.Solda Ekrem sağda Holosko çok etkili oldular ilk yarı.Beşiktaş bence uzun süre sonra bir maçta kanatlarını bukadar verimli kullanmıştır.Galatasaray belli ki başta kaybetmemek hedefiyle gelmişti İnönü'ye.Oynadıkları oyun ve anlayışları 3 gün önceki Madrid maçının kopyası mıydı yoksa 4 gün sonraki Madrid maçının hazırlığı mıydı bilemiyorum ama ikisi arasında pek bir fark olmasa gerek.En azından Jo olmadıkça ve Arda uçta oynatılmaya ısrar edildikçe.Neden anlamıyorum..Neden Keita uçta Arda kanatta kullanılmaz.Anlıyorum Arda'ya daha serbest bir rol verilmek isteniyor olabilir ancak bu seçim böyle yapıldığından beri takımın sıkıntılar yaşamaya başlamış ve devam ediyor oluşu bana mantıksız bi zorlama yapılıyormuş gibi geliyor.

Dediğim gibi Beşiktaş daha istekli ve gol arayan taraftı ilk yarıda.İkinci yarıda biri atacaksa bu Beşiktaş olur dedirtiyordu işin açığı,en azından ben dedim ve buna olan inancımı da evden çıkarken yapmış olduğum canlı bahiste değerlendirmek istedim.

İkinci yarıyı tam da arabayı park etmek üzere girdiğim avm'nin otoparkında manevra yaparken Arda'nın golüne kadar radyodan dinledim.Beşiktaş'ın gol attığı haberini aldık oturduğumuz yerde tamam dedim atarlar heralde ikinciyi de ama öyle olmadı.Maç öncesi küfürlü tezahüratlar ve maç sonu Mete Düren'in;Yıldırım Demirören'in maça gelmeyişini saçma ve mantıksız şekilde ''bu maça diğer maçlardan fazla bir değer verildiği havası oluşmasın takımda'' diye açıklamasının da gösterdiği gibi hem Beşiktaş taraftarının kendi içinde yönetimle yaşadığı sıkıntıların hemde bahsettiğim Galatasaray taraftarı ile karşılıklı küfürleşmenin 'kardeş takımlar' sıfatını bence ortadan kaldırmasına rağmen kardeş kardeş paylaştılar puanları.Beşiktaş için eksik maçları ile birlikte burdan çıkabilecek bir galibiyetle yarışa ortak olabilme olasılığı bence ortadan tamamen kalkmış sayılabilir.Galatasaray ise iki Uefa maçının arasında sakatlıklarla boğuştuğu bir dönemde zorlu deplasmandan yenilmeden döndüğü için 1 puandan memnun olmalı.

Yarın Fenerbahçe Saracoğlu'nda Bursa'yı ağırlıyor.Bursa kupa maçından sonra extra motive şekilde çıkacaktır maça,sert de oynayacaklarıdır.İşin güzel yanı zaten gitmeyi düşündüğüm ve istediğim maça Meşale Kokusu blogunun dağıttığı hediye biletlerden birinin bana denk gelmesi sonucu gitmek farz oldu işin açığı.

Fenerbahçe'de Mehmet Topuz'un da sakatlara katıldığı haberlerinden sonra klişe olacak ama takım cidden revire döndü.Yarın Guiza'nın yerinde Semih'in dışında,Lugano'nun çıkmasından sonra oynayan 11in aynısı çıkacak muhtemelen sahaya.Alex'in belinde ağrılar mevcut Gökhan Ünal bir ihtimal uçta,Semih Alex konumunda oynayabilir.Kıran kırana bir maç olacağı kesin.

Şimdi futbolla alakasız bir konuya yer vereceğim bugün denk geldiğim.

Benim çocukluğum Esenler'de geçti.Bilmeyen varsa tarif edeyim,Otogar var hani metrodan bilebilirsiniz,hani şu şehirlerarası otobüslerin İstanbul'da ki buluşma noktası.Doğu'dan İstanbul'a gelen,gidecek yeri olmayan tiplerin tıkış tıklım doldurduğu İstanbul'un yarım milyondan fazla olan populasyonu ile sıralamada ilk 5i zorlayan belki de ordan yer edinen ilçesidir.

40 sene evvel Bosna'dan Türkiye'ye gelen bizimkilerin tek tanıdıkları bu civarda olunca bizimkiler de ozamanlar Esenler'e yerleşmiş ve kalmışlar.Ancak son yıllarda o çarpık yapılaşmayı bariz şekilde görebildiğiniz bir yer haline gelmiş olması,sokakların darlığından,yükselen gri beton yığınlarının nefes darlığı yarattığı bu ilçeden kurtulmak farz olmuştu ve yaklaşık 3 yıl evvel ayrıldığım bu ilçeye zaman zaman halen ayrıldığımız evde yaşayan aile büyüklerini ziyaret etmek için uğruyoruz.

Ben kendimi bildim bileli arabamız vardı.Herkes 'kendi kapısının önü' denen bölgeye yani takribi 1 metre genişliğindeki kaldırıma yolun gidiş-geliş durumuna göre ya üstüne çıkarak yada iyice yanaştırarak aracını park ederdi.Ancak yıllar ilerledikçe sokaktaki araç populasyonunda patlama oldu işin açığı ve haftasonları yer bulmak imkansız oluyordu.Dolayısıyla tüm sokak da eskiden beri birbirini tanıdığı için kendi kapınızın önü dolu olunca gidip boş ise eğer komşunuzun kapısının önüne bırakabiliyordunuz aracı.

İşte bugün takribi 2-3 saatlik bir ziyaret için tekrar yollandık Esenler'e.Sokağa geldiğimizde bizim eski evin kapı önünün iki araçla kapılmış olduğu,yegane park şeklinin; aracın yarısını bizim eski evin kapısının önüne yarısını da yandaki binanın kapısının önüne denk getirebilecek şekilde kaldırıma çıkarak olacağını gördüm ve bunu daha önce de defalarca yapmış olduğum için haliyle oraya aracı park ettim.

Aracı park ettikten sonra indim tam kitledim ki 3.kattan(o binanın tüm sakinleriyle tanışırız) bir şahıs; o aracı ordan kaldıttırırlar yalnız!! dedi, ben de yeni taşınan bir kiracı olduğunu farkederek: ''2 saatliğine geldik biz,başka nereye bırakabilirm hem? Yan binadayız zaten'' dedim ve içeri girdim.

Yaklaşık 2 saat sonra zil çaldı.Dedim heralde bişey oldu aracı ordan çekmemi isteyecekler diye içimden geçirmekle kalmadı odada benle bulunanlara da söyledim bu düşüncemi.Amcamdı cama bakıp gelen.Bugüne kadar o sokakta hiç karşılaşılmamış bir olayı bana bildiriyordu: ''Oğlum arabayı götürüyorlar''

Sıfat kısmını varın siz yakıştırın işte o tarz bi vatandaş 155'i arayarak bu adam benim kapımın önünü kapatıyor diyerekten şikayet etmiş ve sokağa çekici gelmiş aracı çekmek üzere.20 senedir bu mahallede ne bu tür bir şikayet nede başkasının kapı önüne çekilmiş bir araç için lütfen aracı al ben kendiminkini koyacağım tarzı bir istek yada serzenişte bulunmamış sokak ahalisinden tanımadıklarım ve çoğunluğunu günün 3te2 sini camdan sokağı izleyerek geçiren kadınlar için bu durum yeni vizyona girmiş aksiyon filmi yerine geçiyordu.Zira bu insanların sinema salonlarındaki filmlerden haberi bile yoktu onlar için hayat;evlilik,kavuşturma temalı salak tv programları ve sokağı izleyip,camdan evi temizledikleri suları leş hale geldikten sonra kovayla dökmelerinden ibaretti.

Neyse allahtan diğer yandaki binadan bir komşumuz çekicileri durdurma nezaketini göstermişti ki olay sadece çekici parasını ödememizle kapandı.

Şimdi burdan gelmek istediğim sonuç,vermek istediğim mesaj ve serzenişte bulunmak istediğim hal şudur;

Komşuluk ölüyor millet.Ben aracı çekicilerden aldıktan sonra bu ......... evladı insanları tespit edip iki kelime edebilmek,bu sokaktaki komşuluk ilişkilerini hatırlatmak amacıyla zilleri çaldım ancak nerden bilebilirsiniz ki.Belki de en yakın sandığınız komşulardan biri kıllık olsun diye yapmış bile olabilir.İnsanlar kötü dostlarım.Babana bile güvenme derler ya o lafı hep abartı bulurum ancak hakkatten insanları tanımak güçleşiyor artık.Çok uzun bi yazı oldu toparlamakta zorlanıyorum ancak buraya kadar okuma zahmetine katlandıysanız neler hissettiğimi anlamışsınızdır.Biraz da bugün o kişilerin yaptıkları bu şerefsizliği!,ahlaksızlığı,değer bilmeyen sığ kafa yapılarını yüzlerine vuramadığım için kendimi burda boşaltıyorum da denilebilir.Böyle işte..Herkes kendi kıçını düşünür hale gelmiş,bugün tamam hacı diyen kardeşiniz yarın adios amigo diyebilir size! Kimseye yok yere,fazladan güvenmeyin..İnsanlar bu aralar o güveni istismar etmekte pek bi ısrarlı sanki...Yazıklar olsun lan!

Pazar, Şubat 21

Derbi muhabbeti ve Tek maçtan yatmak?!



Bayadır böylesi bir kupon(büyük hali için üstüne tıklayabilirsiniz) ne denemiştim ne de denk gelmişti.Dün uzun zaman sonra keyfine bi kupon yaptım ve Ribery ile Robben'siz Bayern'den yattı kuponum.Kısmet değilmiş ama keyifliydi.O maçtan yatınca diğerlerinin tutacağını hissettim ve bu işime de yaradı açıkçası.

İlk bahis yapmaya başladığım zamanlarda böyle oynardık genelde.Bizim Adem'le yakaladığımız 1e 54 veren 2 liralık bi kuponumuz vardı mesela.İlk kazandığımız paradır bahisten.Sonra baktık tek yolu aza kanaat etmek.O da dönemsel olarak şansınız da biraz yanınızda olursa kazanma şansınız artıyor açıkçası.Tek maç yada 2 maç yapın oranlar 1.05,1.20 olsun farketmez bazen öyle şeyler oluyor ki psikolojiyi bozar yeminle,bir süre ara vermek zorunda kalırsınız çünkü öyle moral bozar ki sonra yapcağınız her bahiste aklınız o gün yatan o kupona gider.

Mesela bugün kim tahmin ederdi İnter'in 9 kişi kalacağını? Bazen de cesur olmak lazım.Benim dün Everton'ın Manchesteri yeneceğini hatta 1-0 geriye düştükten sonra bile bunu yapabileceklerine inanmama rağmen gidip oynamamam gibi yapmamak lazım.Hissediyorsanız denemelisiniz bazen.

Bu akşam 2010'un ilk derbisi İnönü'de.Beşiktaş bu maçı alsa da;ki bence alacaklar,şampiyonluk yolunda sonraki haftalarda saçma sapan puanlar kaybedecek.Galatasaray rahat da kazanabilir,şaşırmam açıkçası.Motiveler en azından.''Atletico Madrid Barca'yı yendi Galatasaray karşısına zafer sarhoşu çıkarlar'' diyenler haklıydı ama aynı kişilerin arasında ''Galatasaray deplasmanda 1 puan aldı,tur için bi adım attı İnönü'ye konsantre olmakta zorlanırlar'' diyenler de var ki ben onlara ısrarla 'orda dur kardeşim!' derim.

Atletico Madrid sezon boyu ligde saçma sapan sonuçlar aldı,Barcelona'ya karşı farklı motive olacakları kesindi zira aralarındaki yıllardır süregelen rekabet ortadaydı.O maçı kazandılar,bundan sonra lige aynı şekilde istikrarsız şekilde devam edecekler.Mesela yarın Almeria ile oynayacaklar ve kaybederlerse hiç şaşırmayın.Onlar için Kral Kupası ve Uefa var sezonu kurtarmanın yolu olarak.

Ama Galatasaray için durum farklı.Ligde oynamadan liderliğe yükselmenin rahatlığını yaşadı takım.Hatta bu durum hakkında her konuda otorite Hıncal Uluç da yorumunu getirmişti.Kendisini sevmem,konuştuğuna denk gelirsem dinlerim,benim görüşüme göre ya hakkatten doğru tespitler yapıyor yada ya bırak allasen!! dedirten şeyler söylüyor.Eğer ilk şıktaki tarzda konuşuyorsa dinlemeye tahammül edebildiğim bi adam.Hafta içi 'Galatsaray oynamadan liderliğe yükseliyor,şampiyon olmaları için demek ki maç oynamamaları lazım' demiş ve sonuna o herkesçe bilinen kahkasını eklemişti.

Yarın Galatasaray kazanırsa şaşırmam demiştim ordan devam edelim.Bikere Beşiktaş'ın en önemli silahı kuşkusuz tribünlerin ateşleyeceği motivasyon olacak.Zaten doğru tercihler ve doğru anlayışla yönetilseydi şu anki konumundan daha yüksekte olması gereken ve bu potansiyele sahip bir kadrosu var bence Beşiktaş'ın.Galatasaray takımındaki eğer maç kafa kafaya giderse özellikle ikinci yarıda Beşiktaş'ın galibiyet için saldıracağı dakikalarda yorgunluk baş gösterebilir ve buna bağlı olarak sahasına kapanan bi Galatasaray izleyebiliriz.

Beşiktaş'ta Ferrari oynayabilecek durumda sanırım.Galatasaray'da Jo idmana çıkmış sonradan oyuna girebilme durumu söz konusu.Madrid maçındaki gibi Keita uçta arkasında da Arda'nın Keita'ya yakın olacağı 5li bi ortasaha olacak belli ki.Ferrari ne durumda bilmiyorum ama durumu iyiyse oynaması Keita'nın savunması adına önemli olacak.Beşiktaş'ın kanatlarıda doğru tercihler yapması gerek işin açığı.Galatasaray Madrid maçındaki anlayışla oynayacaktır muhtemelen.

Hernasılsa gollü bi maç bekliyorum.Aslında mantığa sığdığını söylemek zor ama hissiyat işte.Maç 0-0a kitlenir yada 1-0 falan biterde benim sözlerime dayanıp üst oynayan bahisçiler hislerine ....
şeklinde başlayan sözler edebilirler.İyi gelecektir ;)

Centilmence,zevkli bi maç olur ve hakeden kazanır umarım..

Pazar Bahisleri




Aston Villa-Burnley>>>>>>
(-1h) 1*
Man.City-Liverpool>>>>>>2.5 altı,X
Fulham-Birmingham>>>>>>2.5 altı
Wigan-Tottenham>>>>>>>2.5 altı
Blackburn-Bolton>>>>>>>2.5altı,1
Ankaragücü-Antalyaspor>>>>>1
Athletic Bilbao-Tenerife>>>>>>1
Marsilya-Nancy>>>>>>>1*
Porto-Braga>>>>>2.5 altı
Beşiktaş-Galatasaray>>>>>>2.5 üstü
Malaga-Espanyol>>>>>>>>2.5 altı
Werder Bremen-Leverkusen>>>>>2
Wolfsburg-Schalke>>>>>>>>2
Fiorentina-Livorno>>>>>>>2.5 altı


Herkes kendi şansını yaratır,az maç oynayın aç gözlü olmayın ;)
*(Villa ve Marsilya galibiyetleri en güvenli seçimler diye düşünüyorum)

Cuma, Şubat 19

Defense!


























Çok basit olduğu kadar gerçek bi tespit var sıklıkla söylenir basketbolda : 'Hücüm maç kazandırır,savunma şampiyon yapar'

İyi savunma her zaman iyi hücumu da getirir.Hem psikolojik olarak rakibinizi baskı altına alırsınız hem de sayı yemediğiniz zaman kendi ortalama şut yüzdenizde yada bazen onun da altında oynasanız da maçı kazanmanız mümkündür.

Nba maçlarını izlerken sıklıkla denk geldiğim bi videoyu paylaşmak istedim.All*Star haftasonunda paylaşmak için bi kenara koymuştum unutmuşum.Kimi zaman alan,kimi zaman adam adama savunma,bazen şut atan oyuncunun topuna yetişemediğinizde gözlerini kapatmak adına ellerinizi uzatmak,bazen de sağ elini kullanan bir oyuncuyu sol elini kullanması adına zorlamaktır ama en üst sağdaki fotoda Kyle Korver'ın yaptığı olmasa gerek.Savunma'nın önemi okadar ortadaki herkesin ağzında tek kelime: ''Defense''

20-21-22 Şubat Tv'de Futbol


20 Şubat Cumartesi

13:30 Bucaspor-Kartalspor / D Spor
13:30 Göztepe-Şanlıurfaspor / Yeni Asır TV
14:45 Everton-Man United / Spormax
15:00 Eskişehirspor-Gençlerbirliği / Lig TV
16:30 Nurnberg-Bayern / TRT 3
17:00 Wolves-Chelsea / Spormax
19:30 Portsmouth-Stoke City / Spormax
20:00 Trabzonspor-İstanbul BB / Lig TV
20:00 St Etienne-Montpellier / TV5 Monde
21:00 Barcelona-Santander / NTV
21:45 İnter-Sampdoria / NTV Spor
22:00 Paris-Toulouse / Kanal A
23:30 Corinthians-Rio Branco / Spormax

21 Şubat Pazar

13:30 Altay-Rizespor / D Spor
16:00 Aston Villa-Burnley / Spormax
16:00 Roma-Catania veya Bologna-Juventus / NTV Spor
16:30 Freibourg-H.Berlin / TRT 3
17:00 Man City-Liverpool / Spormax
18:00 Marseille-Nancy / Kanal A
19:00 Beşiktaş-Galatasaray / Lig TV
21:00 Palmeiras-Sao Paulo / Spormax
21:45 Bari-Milan / NTV Spor
22:00 Rennes-Lille / Kanal A
22:00 Real Madrid-Villareal / NTV

22 Şubat Pazartesi

20:00 Dardanelspor-Karabükspor / D Spor
20:00 Fenerbahçe-Bursaspor / Lig TV
22:00 Blackburn-Bolton / Spormax

A.Madrid:1-Galatasaray:1 {Fark basit!}

Daniel Güiza..14 m€..Bu akşam girdiği pozisyon sayısı 3,vurduğu şut 2 kaleyi tutan 2..Ayakta duramayan,yanlış tercihler yapan saç baş yoldurmaya aylardır olduğu gibi devam eden bir forvet..

Kader Keita..8M €..Asıl mevkisi kanat ama zor durumdaki takımının bu önemli maçında 20 küsür maçtır yenilmeyen Barca'yı yenen Madrid deplasmanında takımının forveti olarak çıktı.2 şut çekti biri kaleyi tuttu oda gol oldu..Tek başına dağıttı ikinci yarıda Madrid defansını desek yanlış olmaz..

Sergen Yalçın azönce Ntvspor'da diyor ki: Forvet adam gol atamazsa çok kızamazsınız,kızmamalısınz;onu pozisyona sokmalısınız diyo.Ben ne demişim bi alttaki postun ilk paragrafında: Forvet adamın işi budur,bir maçta hele böyle önemli maçlarda 2-3 pozisyon gelir en az 1ini yazarsın takımını sürüklersin.Bi tarafta oklarını bol makyajlı hatunlara doğrultmuş ayakta durmaya mecalsiz,meymenetsiz suratıyla bizleri kahreden Denyo-l! Guiza diğer tarafta kendini takımının bu zor durumunda maça iyi hazırlayan ve işini en iyi şekilde yapan Kader Keita...

Galatasaray'ı canı gönülden kutluyorum..İnşallah Sami Yen'de de sabırlı bir oyunla gerekli skoru alıp turu atlayacaklardır..

Perşembe, Şubat 18

Lille:2-Fenerbahçe:1 {14 milyon € luk odun!}

Bir takımın forveti böyle maçlarda kendisini gösterir.2-3 kez pozisyon ya bulursun ya bulmazsın onlardan birini de değerlendirmek senin işindir zaten.Yerinde Semih yada Gökhan Ünal olsa,adım gibi eminim o 2 ye 1 pozisyonda ölümüne vururdu kaleye.Senin işin gol atmak Alex zaten asist yapıyo sana sen niye bidaha ona asist yapmaya uğraşıyorsun!

Fenerbahçe'nin defansı kötü Lille mahveder diyenlere de sesleniyorum 2 golün hangisinde bir diziliş hatası var? Hangisinde komple defansa suç atılabilcek bir durum var? Uğursuzluk falan değil abi bu her Avrupa maçında bir takım böyle saçma goller yemek zorunda mı? Chelsea'yle içerde oynarsın saçma sapan Deivid'in ayağına çarpar gol yersin maça yenik başlarsın,Sevilla ile deplasmanda oynarsın herif 30 metreden vurur kalecin uyur aşırtmadan yersin yenik başlarsın.Şimdi aklıma gelmiyor ama bu sadece Fenerbahçe için de geçerli değil milli takım için de diğer takımlar için de geçerli.

2-1 bitmesine sevinmeli mi üzülmeli mi bilmiyorum.Adamların 3,4 yapmadığına seviniyorum bir yandan,ve o kötü denen defansın bence bir ara bastıran Lille ataklarını karşılayışını hatırlayıp seviniyorum bir de aklıma yukarda gösterdiğim 'odun' nickli ayakta durma özürlünün topa bastığı,karşısındaki kaleye vurmayıpta saçmaladığı pozisyonları hatırlayıp bu adamı aldığımız güne nalet olsun diyorum!

Deniz'in 2.goldeki asistine,yada Volkan'ın bitmek bilmeyen saçmalıklarına diyecek söz bulamıyorum.Aslında var ama zaten şu postu kısa kesip yarın yazmayı planlıyordum fakat sabredemiyorum sinirden yazmaktan alamıyorum kendimi yukardaki agresif tavrım ondan dolayıdır.

Lille Saracoğlu'nda Fransa'da olduğu kadar etkili olamaycak bunu biliyorum.Evet hızlılar burda da hızlı olacaklar ama bu saçma sapan bireysel hatalar yapılmazsa sabırlı,paslı oyundan bezmelerinin muhtemel olduğuna ve bugün golü yedikten sonra yaptıkları gibi agresifleşceklerini
tahmin ediyorum.

2-1 den sonra onlarda kaptırdığımız toplar haricinde pek riske girmek istemediler.Tecrübesizlikleri yüzünden 3 ü 4 ü bulamadılar aslında Fenerbahçe'nin kaptırdığı toplarda.Biz de beceriksizliğimiz yüzünden 2 yi bulamadık.Maç 1-1 ken o pozisyon gol olsa üstünlük bizde olsa saldıran Lille'e karşı çok daha farklı olabilirdi durum.

Rövanş maçı için skor avantajlıdır bu yadsınamaz bi gerçek.Ancak ikinci maçta da Lugano sakatlığından yeni dönmüşken tekrar sakatlandığı ve büyük ihtimal şimdi en az bi 3-4 hafta olmayacağı için yine defansta muhtemel bir kronik bireysel hata durumu söz konusu olmaması adına duacı olmaktan başka yapcak bişey yok.Çok mu zordu Ediz Bahtiyaroğlu'nu alıp getirmek?Edu'yu göndermesini bildiniz düşünmediniz mi biri sakatlanırsa naparız?Önder bu takımda neden affedildi? Göbekte eksik olursa oynasın diye değil mi?

Lille'in orta sahayı hızlı geçtiği besbelliyken ve ligin ikinci yarısının başlarında Carlos'un ayrılmasından sonra Wederson-Santos sanki daha faydalı olur gibi gözlemiyle ifade ettiğim sol kanattan gelmeye çalıştı Fenerbahçe.Sağdan eli ayağı düzgün Gökhan'ın ikinci yarıda bi ortası ve bikaç çıkışı daha geldi aklıma onun dışında Özer'in etkisizliği bariz ortadaydı.Lille henüz 60.dakika civarı Cabaye'yi oyuna alırken Daum takıntılı olduğu şekilde 70leri bekledi.Mehmet Topuz gibi daha mücadeleci daha sert oynayabilen bi oyuncu en doğru tercih ama beklemek anlamsızdı.Keza Guiza-Semih kesinlikle Guiza'nın bu güçsüz,verimsiz hali ortadayken düşünülmeli ve gerçekleştirilmeliydi.

Bu adamdan bize bi hayır gelmeyeceği artık bariz,Lyon,Marsilya ilgileniyormuş güya fransız gazetelerine göre,hiç denk gelmedim öyle bi habere bu aralar gerçi,kaç istiyosanız 2-3 altına verin gitsin kurtulalım bundan bukadar taraftarın eziyet çektiği,sinirlerinin harap olduğu yetti.Semih oynasın,Gökhan oynasın yine kaçırsınlar gam yemem ama bu adam aldığı parayı ha-ket-mi-yor!

Sonuç olarak 2-1 evet fena bi skor değil ama 2.maç ta sıkıntılı geçecek,umarım yine maçın başında saçma sapan bi golle geri falan düşmeyiz.Sabırlı şekilde kendi oyunumu oynarsak golü bulacağımıza inanıyorum.



Nettin yigen yav?

Song saçlarını reklam çekimi için sarıya boyatmış..Ve hatta sakalını da..Gora'da Cem Yılmaz'ın dediği gibi ''senin yüzüne böle tövbe yarabbim bişey olmuş'' diyesi geliyor insanın..

Çarşamba, Şubat 17

Şampiyonlar Ligi'nde Salı akşamının ardından

Milan:2-ManU:3
Kırmızı formayı girdiği dönemlerde bu mavi-beyaz 3.renk formaları var mıydı ManU'nun bilmiyorum ama Beckham'ın Ferguson önderliğinde ManU'yu karşısında uzun süre sonra yeniden görmesinin sonucu yüzünden anlaşılıyor..Baksanıza elmacık kemikleri çıkmış yanaklar göçmüş suratı solmuş adamın 10 yıl yaşlanmış gibi duruyor yahu!

Şaka maka dün akşam Ferguson'ın sözlerini başlık alarak kısaca değinmiştim maça.ManU benim küçüklüğümden beri sevdiğim takımdır,hele Ruud Van Nistelrooy'lu Forlan'lı zamanları..Favorimdiler tur için.Yenmelerini beklemiyordum belki ama bence turu bitirdiler dün akşam.Ferguson'un Kaka'nın olmayışından dolayı mutluluğuna karşılık Ronaldo yok Rooney'e kaldı takım demiştim.Rooney iki tane yazdı,inanılmaz bi form gerçekten bu adam,insan değil tank falan olsa gerek..Bi insan daha nekadar taşıyabilir tek başına bu takımı?

Karşıda da Pato-Ronaldinho var dedik.Pato eller belde Rooney showu izlerken,daha çok ekmek yemen lazm yegen dedirtiyordu izleyenlere.

Öte yandan Ronaldinho hala formda olduğunu ve takımın 3-4 haftalık bi düşüşe geçtiği İnter derbisi öncesi partiler verdiği iddialarına maçın henüz başında attığı golle cevap veriyordu.Ferguson Kaka yok diye sevinirken az kaldı maç boyu Milan o fırsatları harcamasa Ronaldinho da nerden çıktı ya! diyecekti.
Lyon:1-R.Madrid:0
Lyon yine yaptı yapacağını.Bu sene istikrarsızlar,kötüler diyordu herkes.Son Lens maçında 13 pozisyonları vardı evet ama Lens'in de 11 karşılığı vardı.Şansa kazandılar biraz izleme fırsatı da bulmuştum,Lens de atabilirdi.Bu akşam hakkatten bu ligin gediklisi olduklarını bir kez daha gösterdiler.

Maçta dikkatimi çeken iki şey oldu.İlk yarı sonunda istatistiklere baktığımda Lyon'un 11 şutu vardı(1 i kaleyi tutmuş olsa da),buna karşılık Madrid'in yalnız 1 şutu vardı oda yanılmıyorsam 25 metreden Granero'nun bi vuruşuymuş.

Lyon'un golünde Makoun topa öyle bir vurmuş,top öyle bir falso almış ki Casillas hiçbir şey yapamazmış zaten.Dikaktimi çeken de şu: Makoun topa vururken sanki topu sol köşeye göndermek istiyormuş gibi vurmuş ancak o vurcağı sırada top sağa doğru dönerek açıldığı için ayağının önü topu keserek iteklemiş gibi görünüyordu ağır çekimde.Gerçekten sağ köşeyi hefedleyerek vurmuş olsa top kalenin sağından çok farklı olarak auta gidermiş gibime geldi.Bu maçta Madrid'e güvenen çok sayıda bahisçi vardı.Bende Madrid'in galibiyet alabileceğine inanıyordum aslında hatta dün Stereo Cippola'da denk geldiğim çağrıya uyup katıldığım Uefa Fantasy Football'da Alonso,Ronaldo ve Albiol'e yer vermiştim kadroda.Yanıldık.Neyse ki Ronaldinho'yu almışız kadroyu ;)
Zaman zaman kar yağışının güzel görüntüler oluşturduğu maçtan bir kareyle postu kapatıyorum.Bu fotoda Ronaldo'nun topu tutuşu,hali tavrı bana,tavlada yenilince koltuk altınıza sokuştururlar ya onu hatırlattı.Al oynamasını öğren de gel!(Yok daha neler) demiş vermiş topu eline sanki...

Yapma Hiddink! (Altın yumurtlayan tavuk)


(Bu yazı Guus Hiddink'in gelişiyle alakalı yorumların yanı sıra kariyeriyle ilgili bilgi de barındırır.Çok uzun okuyamam ben bunu,istemiyorum bilgilenmek falan diyorsan son bölümdeki kırmızı paragrafa alalım seni)

Federasyon'un yaklaşık 1 hafta 10 gün kadar önce yalanlamasına rağmen özellikle ve öncelikle Rus basınının ardından bugün ülkemiz basınında yer alan haberlere göre Hiddink bugün yarın ülkemize geliyor.4 yıllık,yıllığı 4milyon€ civarı bi anlaşmadan söz ediliyor.


90-91'de Fenerbahçe'nin başındayken bugün hala yazılarını görmekte olduğumuz bazıları tarafından Hiddink de hoca mı? tarzı eleştiri yağmuruna tutulmuş bu adam.Hoca değil de neydi peki? Tavuktu.Ülkemizden o sezon sonu kovulan bu adam ülkeyi terkettikten sonra gittiği her yerde altın yumurtlamaya başlıyordu.

Fenerbahçe'den sonra gittiği Valencia'ya getirdiği atak oyun anlayışı sadece Valencia'yı değil La Liga'yı da olumlu anlamda etkiliyordu.95 te Hollanda milli takımının başına geçirilir Hiddink.Ülkemizin Portekiz,Hırvatistan ve Danimarka ile birlikte yer aldığı grupta 3 maçta gol dahi atamayarak puansız son sırayı yer aldığı Euro 96 da çeyrek finalde sıkıcı geçen 0-0 lık maçın ardından penaltılarda Fransa'ya elenen Hollanda,98 Dünya Kupası'nda çeyrek finalde Arjantin'i yenmesine rağmen yarı finalde yine penaltılarda Brezilya'ya elenir ve bu sonuç Hollandalılara az gelir.

Hadi biz 19 sene evvel tanıyamadık bu adamı,kendi ülkesi 11 yıl evvel hemde Arjantin'i elemesi ve Brezilya'ya yarı finalde penaltılarda elenmesini başarısızlık olarak görür.O yüzden kızmamak lazım aslında bizimkilere,Hollanda da anlayamamış bu tavuğu demek,hemde bizden beterlermiş işin açığı.

98-2000 arası birer yıl Real Madrid ve Real Betis'i çalıştırır ancak iki takımdan da kovulur.Valencia hariç İspanyollar da ufuktaki altın yumurtaları görememiş yani.2000 yazında Celtic'e gitmek üzereyken Güney Kore'ile Dünya Kupası şansı çıkınca önüne ev sahipliği yapılacak bir turnuvada yer almanın avantajına uyanan Hiddink koşarak takımın başına geçer.Takımını yarı finale kadar çıkaran Hiddink'in karşısına burda mazisi çıkar.Milli takımımıza 3.lük maçını kaybederek 4.lüğü elde eder Güney Kore.

2002-2006 arası ülkemize gelmeden önce 3 yıl asistan 3 yıl da hoca olarak çalıştığı eski oyuncusu da olduğu takımı Psv;Hiddink'de ki cevherin farkına varır sanırım ve bu süreçte Psv 3 lig iki kupa şampiyonluğu kazanırken,2005-2006 sezonunda Guus,hem Psv hem Avustralya milli takımının başındadır.Avustralya milli takımını tarihinde ilk kez Dünya Kupası'na taşıyan Hiddink sonraki 4 yıl boyunca da Rus milli takımının başına geçer,özellikle Euro 2008'de gruplarda son Avrupa Şampiyonu Yunanistan'ı yenen ve çeyrek finalde ülkesi Hollanda'yı eleyerek Rusya'yı yarı finale ulaştıran Hiddink bir sonraki yıl Şubat ayında kovulan Scolari'nin yerine Chelsea'nin başına geçer.Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Barcelona'ya 93. dakikada İniesta'nın golü ile elenirken şanssızlık yine yakasındadır.Chelsea'de bulunduğu 3.5 ayda oyuncuların da sevgisini kazanır ve finalde Everton'ı eleyerek Fa Cup'ı kazanan takımın başından 2 gün sonra ayrılan Hiddink'in ayrılmasını istemedikleri yönünde başta Lampard,Terry,Drogba olmak üzere açıklamalar gelir.

Fatih Terim ile yollarını ayrıldıktan sonra doğru dürüst bi Trapattoni'nin adı geçmişti milli takım için.Hiddink'in ilk adı çıktığında yalanlanmıştı ama artık geliyor gibi görünüyor.Kariyeri boyunca kovulmayı da omuzlarda taşınmayı da yaşayan bu adamın değerini 20 sene sonra olsa da anlamış bulunuyoruz gibi görünüyor mu,bunu söylemek için erken aslında.

Tıpkı bir zamanlar henüz Porto'nun başına geçtiği senenin öncesinde Saracoğluna gelip Fenerbahçe'nin maçını izleyen ve takımın başına geçmeye çok yaklaşan ancak tecrübesiz olduğu,tanınmamış olduğu gerekçesiyle kendisinden vazgeçilen Jose Mourinho gibi.O da ayrı bi hikaye.

Şimdi ben burdan bu blogun yazarı olarak sesleniyorum: Gelme Hiddink!Aman gelme!Çoluğunun çocuğunun yanında kal!Bu ülke çok fena Guus;bildiğin gibi değil!Burası,Barcelona ile oynadığı maçlardaki kazanma yüzdesi %62 olan Rijkaard'ın Galatasaray ile aynı yüzdeyi %69 a taşımasına rağmen,kendisinin hocalık sıfatına layık görülmediği bir ülke!Burası bu adam da kim? denilerek karşılanan bi hocanın,bu ülkenin maddi manevi potansiyeli en büyük kulüplerinden birini tarihindeki en iyi noktalardan birine,Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale taşımasına rağmen ülkeden neden olduğu halen net olarak açıklanmamış olacak bir şekilde gönderildiği bir ülke!Burda herkes futbolu çok iyi biliyor!Baksana ben bile ahkam kesiyorum!Senden önce kendi içimizden çıkan,bu ülkeye bugüne kadar kazandığı en büyük kupayı getiren hocanın aldığı aylık 100küsür bin lirayı konuşan bu ülke,senin daha gelme dedikoduların çıktığı anda Rusya'da aldığın aylık 750.oooTL'yi konuşmaya başladı!Es kaza geldin, es kaza beklenmedik bir puan kaybı yaşadı bu milli takım senin önderliğinde,''Hiddink'in aldığı parayı bana versinler bende oynatırım bu takımı''diyen yüzlerce teknik direktör çıkar bu ülkeden!O yüzden yapma Hiddink gelme!Bu ülke senin yumurtladığın o altın yumurtaları haketmiyor!

Mercedes F1 Takımı LPG'li yeni aracını tanıttı!!

Vodafone McLaren Mercedes Formula 1 Takımı, 2011 Formula 1 Dünya Şampiyonası’nda yarışacak yeni aracı MP5-25’i İngiltere’deki merkezinde tanıttı. Kaportası ve kanatları büyük ölçüde yenilenen araçtaki en büyük değişiklik ise yakıt olarak LPG kullanılması.

"Benzine Can mı Dayanır?"

Düzenlenen törende pilotları Lewis Hamilton ve Jenson Button ile yeni araçlarını tanıtan McLaren ekibi, sürekli artan benzin fiyatları nedeniyle artık LPG'li araca yöneldiklerini açıklayarak herkesi şaşırttı. McLaren ekibinin patronu Ron Dennis durumu "Benzine can mı dayanır yahu? İki gün üst üste depoyu aynı fiyata dolduramaz olmuştuk." şeklinde değerlendirirken, eski Dünya şampiyonu Hamilton ise "LPG'ye geçmemiz iyi oldu ama km'de 5 lira yakmamız da normal değildi, o kadar ustaya götürdük eski arabayı, yine de bir şey bulamadılar..." diyerek şikayetlerini dile getirdiler.

Basın toplantısında ayrıca Formula1'e katılmanın ateş pahası olmasında da yakınan Ron Dennis, arabanın safi masraf olduğunun altını çizerek, "Aslında taksi kullansak daha ucuza gelir." sözleriyle, Formula1 yönetimine de yarışlardan çekilme konusunda gözdağı verdi.

"Soğuk Havalarda Biraz Zor Marş Alıyor"

Toplantıda hazır bulunun bir diğer isim olan Mclaren F1 Teknik Ekip Lideri Paddy Lowe ise, LPG'li araçlardaki performans problemiyle ilgili basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Performans problemine karşı hiçbir masraftan kaçınmayıp sıralı sistem taktırdık" şeklinde konuşan Lowe, "bi tek soğuk havalarda motoru ilk çalıştırırken biraz sıkıntı oluyor, marşa 2-3 defa basmak gerekiyor ama motor devrini aldıktan sonra yine canavar gibi gidiyor araba" diyerek kalkış dışında bir sorun yaşamayı beklemediklerini belirtti.(*)

(kaynak:zaytung)

Pazartesi, Şubat 15

Para para para!


Ülkemize son yıllarda gelen yabancılara ödenen yıllık ücretler sıklıkla tartışılıyor.Bu sezonun Avrupa'da en çok kazanan 50 futbolsunu sıralamış Futebolfinance.Chelsea'nin 5-6 yıl önce büyük paralar harcayarak oluşturduğu takımı şimdilerde Manchester City ve Real Madrid devam ettiriyor.Barcelona'da Ibrahimoviç'e ödediği ücretle onu 2.sıraya kadar taşıyabilmiş.Liderlik tartışmasız Ronaldo'nun.Ayda 1M€.Kaba hesapla 2M Türk Lirası yapsa ülkemizde de ortalama aylık gelirin 1500-2000 lira civarı olduğu düşünülürse bu adam bunun minimum 1000katını alıyor.Üstelik bu miktarlara maç başı bonuslar,reklam ve sponsorluk gelirleri dahil değil.Ronaldo'nun Nike ile sponsorluk anlaşmasının da 25m€civarı olduğu düşünülürse varın siz düşünün gerisini.


Salaries of footballers 2009/2010

#PlayerClubMonthlyAnnual
1RonaldoReal Madrid CF€ 1,083,000€ 13,000,000
2Zlatan IbrahimovicFC Barcelona€ 1,000,000€ 12,000,000
3MessiFC Barcelona€ 875,000€ 10,500,000
4Samuel Eto'oInternazionale€ 875,000€ 10,500,000
5Ricardo KakaReal Madrid CF€ 833,000€ 10,000,000
6Emmanuel AdebayorManchester City€ 708,000€ 8,500,000
7Carlos TevezManchester City€ 666,000€ 8,000,000
8John TerryChelsea€ 625,000€ 7,500,000
9Frank LampardChelsea€ 625,000€ 7,500,000
10Thierry HenryFC Barcelona€ 625,000€ 7,500,000
11XaviFC Barcelona€ 625,000€ 7,500,000
12RonaldinhoMilan€ 625,000€ 7,500,000
13Steven GerrardLiverpool FC€ 625,000€ 7,500,000
14AlvesFC Barcelona€ 583,000€ 7,000,000
15Michael BallackChelsea€ 541,000€ 6,500,000
16Raul GonzalezReal Madrid CF€ 541,000€ 6,500,000
17Karim BenzemaReal Madrid CF€ 541,000€ 6,500,000
18Rio FerdinandManchester€ 541,000€ 6,500,000
19Kolo ToureManchester City€ 541,000€ 6,500,000
20Wayne RooneyManchester€ 500,000€ 6,000,000
21RobinhoManchester City€ 500,000€ 6,000,000
22Iker CasillasReal Madrid CF€ 500,000€ 6,000,000
23Victor ValdezFC Barcelona€ 500,000€ 6,000,000
24Frederic KanouteSevilla FC€ 500,000€ 6,000,000
25DecoChelsea€ 500,000€ 6,000,000
26DidierChelsea€ 458,000€ 5,500,000
27Gianluigi BuffonJuventus€ 458,000€ 5,500,000
28Francesco TottiRome€ 458,000€ 5,500,000
29ToniAS Roma (loan)€ 458,000€ 5,500,000
30David VillaValencia€ 458,000€ 5,500,000
31Arjen RobbenBayern Munich€ 458,000€ 5,500,000
32Bastian SchweinsteigerBayern Munich€ 458,000€ 5,500,000
33Ashley ColeChelsea€ 458,000€ 5,500,000
34Fernando TorresLiverpool FC€ 458,000€ 5,500,000
35Gareth GarryManchester City€ 458,000€ 5,500,000
36Patrick VieiraInternazionale€ 458,000€ 5,500,000
37Charles PuyolFC Barcelona€ 416,000€ 5,000,000
38Andres IniestaFC Barcelona€ 416,000€ 5,000,000
39Sergio AgueroAtletico Madrid€ 416,000€ 5,000,000
40Andrea PirloMilan€ 416,000€ 5,000,000
41Willy SagnolBayern Munich€ 416,000€ 5,000,000
42RiberyBayern Munich€ 416,000€ 5,000,000
43David BechkamMilan€ 416,000€ 5,000,000
44Wayne BridgeManchester City€ 416,000€ 5,000,000
45DiarraReal Madrid CF€ 416,000€ 5,000,000
46BerbatovManchester€ 400,000€ 4,800,000
47Andrei ArshavinArsenal€ 400,000€ 4,800,000
48Nicolas AnelkaChelsea€ 400,000€ 4,800,000
49Ryan GiggsManchester€ 400,000€ 4,800,000
50Alessandro Del PieroJuventus€ 400,000€ 4,800,000

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...